27 Kasım 2012 Salı

TOPLA GEL, TOPLA GEL

Yazılmamış kurallar serimizin ikinci ayağı marketler...

Bizim evle işyerim arasında bir Tansaş var. Yakın olduğu için bakkala gider gibi kullanırız. Öyle bir defada aylık alışveriş sıkışıklığına gerek olmaz. Bugün çamaşır yumuşatıcı ve Nutella, yarın şampuan ve tuvalet kağıdı. Uğrar dururuz. Sabah geçerken uğrayıp, işe hem giderken hem dönerken bunca yükü (!) taşımak istemezsem, akşam üstü dönüşte uğrama şımarıklığına teslim olmam işten bile değildir. Gene de dışarıdan bir bakış atarım içeriye, çok kalabalıksa o akşamı çamaşır yıkamadan geçiririm veya şartsa havluların yüzümüzü zımparalamasına boyun eğebilirim ve girmem. Akşam üzerime çöken tatlı krizini de toz şekerle geçiştirmek zor olmasa gerek (Yalaaannn... Çokk zorrr). Şampuandan ve tuvalet kağıdından da feragat edip, saçımı Dalan sabunuyla yıkarım, tuvalette de kenarı antikalı dizi dizi taharet bezi... N'olacak yani, çözüm mü yok.
 (Google'da görseli yok :D O zaman Nutella'ya müracaat)



Ama tabii ki nereye kadar... Sonunda o marketten içeri girmemin kaçınılmaz olduğu o zaman gelir çatar. Bir kere çevre evlerde yaşayıp, elinde torbaları taşımak istemeyen semtimizin sivri ve cin akıllı sakinleri, market arabalarını mutfaklarına kadar götüre götüre araba kalmadı. Sonra Tansaş yönetimi baktı ki olmuyor, kimlikle izin vermeye başladı. Yahu buna rağmen arabalar karaborsadaydı. Bu müşterilerin kapının kenarında bir araba kiralamadıkları kaldı. Bir ara birinin balkonunda saksılık olarak yerini almış bir araba bile gördüm. Sardırmış sarmaşıklarını etrafına, ohh miss...Çocuk gezdirenlerden bahsetmiyorum bile.


Arabaların gani gani bulunabildiği o mes'ut günlerde ya da şu anki mavi plastikten yapılma çekçekli sepetler günlerinde, hiç değişmeyen bir şey var: Marketi içi koridorlar ne kadar geniş olursa olsun, alışverişi sadece kendi yapıyor sanan müşteriler her daim mevcut. Kendi bir yerde, arabası bir yerde. Yolun tam ortasına bırakmış gitmiş, benimkiyle geçemiyorum. Bir bakıyorum, arabanın sahibi taaa ağda-jilet-tüy dökücü reyonunda. O zaman iç sesim diyor ki: "Kıllarında boğulursun umarım!". Hadii önce kendiminkini tıkandığı yerde bırakıyorum. Alıyorum onunkini ferah bir yere çekiyorum. Geri dönüyorum, kendiminkini geçiriyorum ve ilerliyorum. Onunkini geri koyuyorum. Hizmette ve küfürde sınır yok.



Bazısı da insanın üzerine doğru sürüyor ki, yolu açtırsın ve kapsın.

Her bir rafa ayrı ilgi göstermesi gereken tipler de var. Tamam, maşallah memlekette her şey var, diyebildiğimiz zamanlara ulaşabildiğimizden beridir, her bir ürünün zilyon çeşidi üretildi. Bir tavuk alayım diyorsunuz, en az beş çeşidi var. Ama her birini de ellemen, yakından bakman, o daracık koridoru cüssen ve arabanla kapatman da gerekmiyor be anacım! Dolaptaki tavuk bile senin bu haline gıdaklayarak tepkisini koyar.
O inat, ben inat halet-i ruhiyesinde isek, bizim arabalar tosluyor haliyle. Kimin yaşı küçükse geri kaçıp yol veriyor artık. Ben de Midilli atı gibi yaşımı göstermediğim için, makyaja ve yağa bulanmış teyzeler (ki benden küçük olduğu o kadar belli ki) benden yolu kapıyor.
Acaba diyorum bu marketler, dolu görünsün diye bu insanları tutuyor olmasın?!

Market arabası kullanmanın da bir yolu yordamı var kardeşim. Biraz saygı lütfen! Önerim ve teklifim şu:
Markete gitme yaşına gelen herkes market arabası ehliyeti almak zorunda kalsın. "M tipi" ehliyet mesela (Marketin M'si). Önce yazılı sınav, sonra direksiyon sınavı. Yazılı sınav için,
* Bir markette reyon ve ürün arama/bulma,
* Ürün başında geçirilecek süre,
* Son kullanma tarihi en hızlı nasıl görülür,
* Markete gitmeden önce evde alınacaklar listesi hazırlama/ne alacağına daha evdeyken karar verme
* Yumuşatıcı ve yüzey temizleyicilerin koklamadan alınması... vb gibi konu başlıkları çalıştırılsın .
Bu konular pilot bir markette uygulamalı olarak öğretilsin, anında sözlü sınav yapılsın. Bu sınavdan geçen yazılı sınava hak kazansın.
Eş zamanlı olarak da market arabası kullanma dersleri verilsin. Yanı sıra "tek tekerleği yamulmuş araba nasıl idare edilir" bilgisi verilsin. Bu sınavları geçenler deneyimli, saygılı, fahri gönüllü müşterilerle (mesela ben) bir süre stajyer olarak gezsin, dolansın. Staj yerleri olarak 5M Migros'lardan, Mini Tansaş'lara kadar geniş çaplı bir saha seçilsin.

Daha n'apayım yani... Her şeyi devletten beklememek lazım. Bu yazıya sponsor olarak bana destek veren Tansaş, Migros, Nutella firmalarına ve Dalan sabunlarına teşekkürü borç bilirim. Şimdi gideyim de, tuz ve ayçiçek yağı alayım. Yarın da yeşil zeytin ve yoğurt alırım. Olmadı öbür gün alırım.


2 yorum:

  1. :))) Senin kitap yazmana şaşmamalı, sen yazmayacaksın da kimler yazacak Mügeee :)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sağ olasın Berna'cım, n'aaapayım çenem çok :)))

      Sil

hadi söyleyin bi şeyler :)