26 Aralık 2009 Cumartesi

Paylaşım çeşitlemeleri

İnternet öncesinde zarflı pullu mektuplarımız vardı. Mektubu yazıp da zarfa koydum mu, yalayıp kapaması bile hoşuma gider, sahibine ulaşmış kadar sevinirdim. Hiç üşenmez yazardım. Cevap beklemek de ayrı bir heyecandı.

Cep telefonlarından önce ev telefonları tek seçenekti sesli iletişim için. Aranan bulunamadı mı, tekrar arar, aradığımızdan haberdar etmeye, derdimizi anlatmaya çalışırdık.

Web siteleri yokken, yazdıklarımı okutmanın yolu çevremdekilerin eline tutuşturmaktı. Yazdıklarıma fazla güvenmediğim için mi, ya da yolunu yordamını bilmediğim için mi bilmem, dergilere veya gazetelere yollamayı düşünmezdim. 1991'de e-postayı bana anlatmaya çalışan Danimarkalı hocamı anlamamış, ne demek istediğini kavrayamamıştım. Batının gereksiz ayrıntılarındandır, diye düşünüp, yine de saygıyla dinleme rolü kesmiştim.1998'de ilk kez bir e-posta adresim oldu. O zaman hocamın ne demek istediğini anlayıp, kendi kendime gülmüştüm. Yıllar geçtikçe bu konuda da 'tekâmül'lerden geçip, mailleşme etkinliğinin faydalarına eriştim.

Kronolojik kişisel teknoloji tarihimi anlatmak değil niyetim. İletişim ve paylaşım adına nerelerden, nerelere geldiğimi ve belki de daha nerelere gideceğimi, yazarak düşündüm sadece. Halihazırda 'blog sahibi ne yapar, blogunu nasıl kullanır... vs' cinsi sorular var kafamda. Hafif bir ne yapacağımı bilememe, ne yazsam merakı ve biraz da utanma halindeyim. Alışırım bir süre sonra, diye akışa bırakıyorum bu soruların cevaplarını bulmayı.

1 yorum:

  1. Evet akışa bırakmalı bazı şeyleri Müge'ciğim.

    Zaman acımasızca sözünde durmaya devam edecek ve yolları açacak sana. Yollar başka yolları, sürgit devam edecek ve biz hep yazıyor hep yaşıyor olacağız ta ki göçüp gittiğimizde bile ayak izlerimiz en çok sözcükler yığını olarak peşimizden gelecekler.
    Aman tanrım! Kutlama mesajımın çeriğine bakar mısın?
    Mutlu yıllar sevgili Müge
    Nurdan Çakır Tezgin

    YanıtlaSil

hadi söyleyin bi şeyler :)