28 Aralık 2009 Pazartesi

Heyecanlı...


Sahneye çıkmışım da seyirciler benden oynamamı ya da okumamı bekliyorlarmış gibi heyecanlıyım. Sanki her gün bir şeyler yazıp, bir blogger olarak görevimi yerine getirmeliyim hissi ve sorumluluğundayım şu aralar. Kim bilir belki de zamanla alışır, her gün yazmak istemeyebilirim. Bu heyecanım kaçmasın istiyorum.
Burası bir 'günlük' görevi görmeyecek. İçimden geçenler uğrayacak, ben de onlara eşlik edeceğim. Belki de izleyenlerimle inter aktif bir ortam yaratırız; bilmiyorum... "Ben yazayım, siz de sadece okuyun" dediğim bir alan değil bu alan. Birlikte deştiğimiz, diplerden çıkardığımız ya da yüzeyde olup da kanıksadığımız ama farkına varamadığımız noktalara değeriz. Bir bakmışız düşünüp düşünüp susmuşuz, bir bakmışız eğlenip de gitmişiz eve.
Yazı ve tiyatro dünyalarının kâh akan, kâh durulmuş denizlerinde gezeriz. Yelkenimiz rüzgârla bir şişer, bir iner. Ufuk çizgisine doğru, güneşe rotalı bir yolculuk yaparız. Var mısınız?

2 yorum:

  1. blog okuyucuları talepkardır.. sessiz sessiz sıkıştırırlar insanı. sadakatle yazmaya mecbur bırakırlar.. yazmazsanız vicdanınızı sızlatırlar.

    YanıtlaSil
  2. Ta bu kadar geri tarihlere kadar gelip, yazılarımı okuduğunuz için nasıl teşekkür etsem bilmiyorum.
    Evet o vicdan hissini yaşatanlar var açıkçası ve bayılıyorum bu tatlı baskıya :)
    Dürtsünler, beklesinler, hadi ama yaa, desinler... Zevk olur benim için. Denmese de sorun olmazdı; yazmak için gelmedim mi zaten buraya?
    :)

    YanıtlaSil

hadi söyleyin bi şeyler :)