8 Aralık 2012 Cumartesi

RUH KABIZLIĞI UZMANINDAN ALTIN BİLGİLER

Aşağıdaki yazı, ruh ve barsak kökenli kabızlık üzerine bir yazıdır. İkisi arasındaki benzerlik ve farklılıklar irdelenmiştir. Midesi kaldırmayacak olanlara ön uyarımı yapayım da, "ıyyyy, böööğğkk..." vs tarzı düşüncelere bir önlem almış olayım.
Google bilgiçi şöyle diyor:
"Kabızlık Nedir?
Kabızlık dışkılama sıklığının azalması ve dışkılama sırasında güçlük çekilmesidir. Dışkılama sayısı sağlıklı kişilerde farklılık gösterir ve kesin bir sayısı yoktur. Aynı zamanda bazı kişilerin dışkıları normalde de katı olabilir. 3 günden uzun süre ile dışkılama gerçekleşmediğinde dışkı sertleşir ve çıkışı ağrılı olabilir ancak, bu durum daha sık tuvalete çıkanlarda da gerçekleşebilir."
Olayın barsak kökenli olanını zaten hepimiz biliyoruz. Lifli (sebzeler ve kepekliler) besinler, bol su içmek, egzersiz yapmak, az ve sık beslenmek vb gibi çözüm önerilerini de biliriz. Yani temel olarak "beslenme alışkanlıkları ve egzersiz" önem kazanıyor. Barsaklarından hastalanan kişiler için de dışarıdan destekli bir takım çözümler üretilir ve yaşayan her insan mutlaka şu ya da bu şekilde o dışkıdan kurtulur. Ayrıntıya gerek yok; zira bu yazı bir tıp makalesi değil.

Ruh kökenli kabızlık, benim kendi uydurmam olup, Google'da şu an yoktur ama şu andan itibaren olacaktır. Ben şöyle tanımlıyorum:
Duygu ve düşüncelerini dışarı vurmanın (dışkılamak=dışarıya vurmak) azalması ve güçlük çekilmesidir. Duygularını ruh operasyonuyla aldırmış bir insan düşünemiyorum. Her insanın iyi ya da kötü, az ya da çok duygusu vardır. Bazı kişiler dışarı vurmakta katı olabilirler.




BULGULAR:

Duygularını ve düşüncelerini uzun zaman içinde tutanlarda,  kalp ağrısı, ruh sıkıntısı, nefes darlığı, âni öfke patlamaları, depresif alâmetler, kötüye delâletler görülebilir. Bu gaflet ve dalaletten  (Delâlet değil. Dalalet ise, "sapkınlık" anlamındadır) kurtulamayan ruh bünyelerinin bu bulgulardan kaçması zordur. İçeride tutulan duygular iyice sertleşir ve çıkışı ağrılı olabilir.

NEDENLERİ:

Kişinin yetiştiği ortamın önemi büyüktür. Baskıcı bir aile içinde büyüyen kişilerin yakalanma oranı yüksektir. Bir fikrini söylemek ya da bir şey hakkındaki duygusunu paylaşmak isterken "sen sus küçüksün! saygılı ol!", "ağzına biber sürerim", "dilin de fırıncı küreği gibi maşallah!", ya da "büyüklerin yanında konuşulmaz" makamında tepkiler altında hayatını idame ettirmeye zorlanmış bireylerin kaçınılmaz sonu "ruh kabızlığı"dır. Bu insan ruh kabızı olmasın da ne yapsın? Olsun, hakkıdır, ama çok da yazıktır.

Kişinin karakter özelliklerinin de önemi büyüktür. Ha şimdi bu noktada, yetiştiği ortamın da etkisi var tabii ki. Yani, aile içinde kendini beğenmiş, megalomanlıklar arası olimpiyatlarda altın madalyalı, burunları Kaf dağını bile beğenmeyen, alçak dağları geçtim en yüksek olanları bile kendi yarattı sanan ebeveynlerle büyümüş ya da yalancı aynalardan "en büyük sensin yavrum!" tezahüratlarına maruz kalmış ise, aynı aynalardan ona "en kabız ruh sensin, yürü be kim tutar seni!" laflarını duyacaktır. Bu alkışın marazi yönünü göremeyecek kadar ruh körlüğünden de musdarip olması kaçınılmazdır. Komplike bir vaka... Büyüklük kompleksleri deryasının, kaptan-ı deryasıdır o. Onu anası kendi için doğurmuş, hamurunu kendi için yoğurmuştur. Allah onları birbirlerine bağışlasın. Evlerden ırak.

Özgüven sorunu da bir etken... Hayatı cesaretten yoksun ve başarısızlıklarla dolu bir garibanın da ruh kabızlığına yakalanma riski yüksek. Çünkü ne dese beğenilmeyeceğine inanır. Değil duygu ya da düşüncesini dışarı vurmak, ağzını açıp konuşmak için bile sekiz takla, beş parende, on fırın ekmek yeme, kulplu beygirde iki salvo atma dahi yetmez. Bu tipler için hep birlikte üzülüp, sarılıp sırtını hem sıvazlayalım hem de pıt pıt vuralım hafifçe.

SÜREÇ VE TEDAVİ:

Barsak kökenli kabızlıkta, bireyin artık daha fazla karnında gezdirmek istemediği ...lar, onun, eline birkaç gazete veya dergi alıp tuvalete intikal etmesini gerektirebilir. Aslında tavsiyem hiçbir materyal almadan oturmaktır. Konsantrasyon bozulmamalı; bir meditasyon ritüeli havasında, kepekli mumlar, tercihen posalı yiyeceklerden yapılmış tütsüler, ıkınmalı ses kayıtları eşliğinde içeri girilmelidir. Ev halkından yarım saat izin istenmelidir. Cep telefonu sessize alınmalı ve salonda terk edilmelidir. Ocakta yemek bırakılmamalıdır. Eskiler, alaturka tuvaletin barsak hareketlerine daha faydalı olduğunu söylediklerinden, bazı evlerde mevcut olan bu tür tuvaletler modernize edilmemelidir. Birkaç saat öncesinde kuru kayısı ya da haşlanmış mısır üzerine bol su içmek ya da yalın ayak dolanmak da fayda gösterir.


Ruh kökenli kabızlıkta, ruhta şişkinlik yapan duygu ve düşünceler, herkeste aynı zamanlarda sıkıntı yaratmayabilir: kiminde bir ömür, kiminde istiap haddi dolunca. Hatta bu şişkinliğin farkına bile varılmayabilir. Fark etme süreci ya kişisel aydınlanma ya da "düzenli-olarak-ruh-dışa-vurumu" yapan, huzurlu biri ile karşılaşmanın akabinde görülebilir. Her nasıl olursa olsun, çözüm önem kazanır. Eğer kişisel aydınlanma (ki aslında bu "yeteeeeer!" denen bir evredir) ile olduysa, bu arkadaşlara bir el vermek gerekir. Yazık, sevaptır. En yakın koltuğa birlikte oturulur ve gözlerine bakarak konuşması sağlanır. Fazla konuşmamak, onaylayıcı baş hareketleri yapmak ve hafif gülümsemek uygun düşer.
Diğer türlüsünde ise, o huzurlu bireyin, bu kabız bireyi bir derbi maçına götürmesi fena kaçmaz. Bol bol bağırması, küfür etmesi ya da sahaya şişe atması sağlanmalıdır. Bu yüzden karakolluk olma ihtimaline karşı, tam teşekküllü bir ruh doktorundan rapor almak yeterlidir. Zaten statlarda çalışan emniyet görevlileri hizmet içi eğitimlerden geçirilmiştir, bilirler. Geçirilmemiş olanların itip kakması sırasında fazla direnmeyip, hızla kefalet için kimin aranması gerektiğine karar vermek elzemdir. Nezarethanede geçen sürede, kendiyle hesaplaşan hastamız, dışa vurumun dayanılmaz hafifliğine teslim olmuştur ama dozunu ayarlaması gerektiği noktasına ulaşmıştır.


AYIRICI TANI:

Gerçek ruh kabızları ile kendi ruh kabızı olmadığı halde, bunlarla muhatap olmak suretiyle kabızımsı belirtiler gösterenler karışıtırılmamalıdır. Bunun için yapılacak test basittir: İkisine de sadece "n'aber?" demek yeter. Gerçek olanı: "iyi ya n'olsun" der bitirir. Diğeri ise sadece "öfff ya, içim daraldı arkadaş!" dese bile tanıya ulaşılır. Her ikisi için de ileri tetkike gerek olmaz.


SORUN:

Sık sık tuvalete gitse bile barsak kabızlığı olanlar gibi, sık sık dışa vurum yapmasına rağmen ruh kabızlığından musdarip olanlar, "ruh ishali" olarak tanımlanabilir. Onlara "ne halin varsa gör" demekten başka çaremiz yoktur. Mümkünse onun yanından uzamakta fayda vardır.


HASTALIĞIN SEYRİ:

Barsak kabızlığı, toksinlerin kana karışması sonucu ruhu teslim etme ile son bulabilir. Ruh kabızlığı ise, bedensel olarak ölümcül bir hastalık olmamakla birlikte, sonu ruh ölümüdür. Bedenen canlı, ruhen ölü... Her koşulda ruh elden gider. Allah selâmet versin.

Bu gayet aydınlatıcı bilgileri sizlerle paylaşmadan edemedim. İnsan bir şey biliyorsa kendine saklamamalı. Bu kıyağımı da unutmayın. Kabızlıktan uzak günler dilerim.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

hadi söyleyin bi şeyler :)