7 Aralık 2012 Cuma

ETEKTEKİ TAŞLARI DÖKMEK

Deneme-anlatı yazma eyleminin üç temel aşaması var, kendimce:
1- İnsanları ve olayları izlerken, başka bir açıyla izlemek.
2- İzlenenlerden yola çıkarak, algılananlar ile benim içimden geçenleri birleştirip yazıya dökmek.
3- Yazılanlarla rahatlamak.

Gittikçe artan dozlarda yazıyor olmak, beni gittikçe artan dozlarda gözlemci yapmaya başladı. Eskiden daha az yapardım bunu; bilinçli bir şey değil. Ama işte beni yazmalara doludizgin götüren bir faaliyet haline geldi. "Hadi şimdi izleyeyim, bakalım neler göreceğim" tarzı bir mesai değil bu. Kendiliğinden olan bir şey. Sadece etrafımı değil, kendimi de izliyorum. Gözlerim kamera, kulaklarım ses alıcısı, ağzım hoparlör... Sürekli kayıttayım. Dur durak yok.
Kitabım çıktıktan sonra daha da arttı. Çünkü önceki kayıtlarımı okurla paylaşmanın ardından gelen onaylar ve beğeniler, güzel bir şey yaptığımı söyler oldu. "Madem öyle, o zaman algılarımı daha da açayım," diye özel bir çabam da olmadı, ama yazmalara olan özgüvenim artınca, daha çok yazmaya başladım. Yazdıkça açıldım, açıldıkça algı antenlerim iyice ortaya çıktı. Daha çok şeyi fark eder, fark ettiklerimde yazacak bir şeyler bulur ve not alır oldum. O kadar çok not alıyorum ki, boş vaktim olduğunda yazasım varsa, hiç sıkılmayacak kadar notum birikti. Hoş bir devinim yani...

Öte yandan en basit şeylerde bile öyle çok anlam görür oldum ki, beynim yetişemez oluyor. Aklımdan geçen fikir ve cümleleri yazmaya yetiştiremeden unutabilecek kadar hızla akıyor kafamın içinde. Sorumluluklarımın ve sosyal hayatımın önüne geçmeye çalışıyorlar; bu yüzden birçok şeyi erteler oldum. Acil olmasa da yapmam gerekenleri bekletir oldum. Acil olanları hızla yapıp, yazı dünyama koşarak dönmek ister oldum. Emekli olmayı hiç istemediğim halde, tek işimin yazmak olmasını diler oldum. Emeklilik hayalim diye bir şey yokken, kendimi sürekli ve bölünmeden yazıp durduğum bir hayalin içine oturtur oldum. Kenara çektiğim ve bol zaman/konsantrasyon hak eden bir romanım var; bir an önce ona devam etmek ister oldum. Onu, kaliteli zaman ayıramamaktan korktuğum bir çocuğum gibi kabul eder oldum. Aldığım notları yazıya ve kafamdaki kurguyu romana dönüşmesi için bekler durumda bırakmaktan rahatsız olur oldum. Ama kendime telkinlerde bulunup sakinleştiriyorum. Tek isteğim, sağlıklı yaşamak... O olursa hepsine hak ettikleri zamanı bulurum nasılsa.


Bunların yanı sıra, hani o kabak çiçeği gibi açılan algım var ya... O da beni nasıl dolduruyor! İnsanlarda gördüğüm bir mimik, gözlerindeki bir ifade, duyduğum sözler, verdikleri hisler ya da düşünceler, bir saldırı halinde üşüşmekle meşgul ve çok yorucu. Bir de bu farklı algı yüzünden, kafamda dolanıp duran cümleler beni farklı düşünür de kıldı. Bir yanıyla olumlu, bir yanıyla değil... Çünkü kendimi başka bir dünyanın içinde buluyorum ve artık günlerce kendini kapatıp yazan insanları çok iyi anlıyorum.
Sanki görmemem gereken şeyleri de görür oldum; soyut anlamda tabii. Yazdığım rapor doğrudur, yanlıştır bilemem, ama insanların ruhunun MR'ını çeker gibiyim.  Hem kendimin hem insanların derinliklerini görmek... Hem bir lûtuf gibi hem de bir ceza... "Yazmak çileli bir süreçtir" gibisinden cümleler duymaya alışkındım ama daha da yaşar oldum. Rahatlamak ve üzerimden bunun yükünü hafifletmek için de yazmam gerekiyor. Yazmaya cesaretim hep oldu ve bunu birilerinin yapması gerektiğine de inanır oldum. Yazdıkça, yazdıklarımı okuyanlarla birlikte ben de grup psikoterapisi yapacağız ve sonunda derin bir "ohhh!!" çekeceğiz hissi... Tortulaşmış birikimlerimizden ve tıkanmışlıklarımızdan arınacağız tesellisi... Zaten bunu hem eski yazılarımı yazarken hem de kitabımdaki yazılarım okunduktan sonra aldığım geri dönüşlerle, epey bir yaşamıştık.

İşin ilginç yanlarından biri de, kitabımı okuyan bazı okurlardan bana dertlerini açmak isteyenler çok oldu. O kitaba dair en çok duymak istediğim şey (okuyanlar bilir), "ben de böyle hissettim, hissettirildim," denmesiydi. Ummadığım sayıda bunu söyleyenle karşılaşmak inanılmaz mutluluk vericiydi. Bir de adı sanı duyulmamış, gaaayet amatör bir 'ilk kitap' sahibi olarak, bana ulaşılabilirliği de kolay tuttuğum için, bunların bana gelmesi zor olmadı. Bu kolaylık, dert paylaşımlarını rahatlattı. Hep birlikte donandık, sarılıp sarmaştık. Bir anlamda kendi kendine konuşup duran ve sesini çıkarmayan bir insan grubu "yalnız değilmişim," diyerek benimle bir oldu.

O yüzden bu çileli ve bir o kadar da huzur veren süreci durdurmaya hiç niyetim yok. Değil kendi adıma, sadece yazma ve/veya konuşma bağlamında çekinik kalanlar için yazmak bile, yeterli bir neden benim için. Birileri cesur olmak zorunda ve ben 'kelle koltukta' atıyorum kendimi ortaya... Önce kendime, sonra herkese soyunur gibiyim. Ruhum ve beynim çırılçıplak ortada.

"Ey okur, senin için ne büyük özveride bulunuyorum!" anlamında bir burnu büyüklük değil bu, yanlış anlaşılmak da istemem. Bu ortaklığın mutluluğunu ne ilk ne de son yaşayan biriyim; biricik değilim. Alt tarafı bir tek kitap yazdım ve paylaştım. "Ben oldum artık" demek de değil, asla! Aslında ben de içimden çağlayanları yazdıkça, kendime yandaş arıyorum bir anlamda. Birlikte temizlenmek, gülmek ya da hüzünlenmenin tadını aldım. Önceden iyi tanıdığım, az tanıdığım ya da hiç tanımadığım insanlarla böylesi içten bir alışveriş için değmez mi?
Yazmaktan çekinmeyin, demiştim. Bendeki soyunmayı ve bana nasıl da iyi geldiğini görenlerden, "ben de yazmaya başladım" ya da "yazmak istiyorum ama yanlış anlaşılmaktan korkuyorum" mailleri alıyorum. Diyorum ki: "Önce kendimizden korkmayı bırakalım. O korktuğunuz başkaları bunu görünce zaten sorun kalmıyor." İğneyi kendimize soktuğumuzu görenler, zaten çuvaldızı size gerek kalmadan kendilerine sokmak zorunda kalıyor.


Yazmak önce bireysel, sonra toplu bir terapidir.

Aliler durmayın! Velilere kulak asmayın!



2 yorum:

  1. Sahiden bir şeyler söylemek istedim:) kitabı çok severek okudum. Kitap fuarında stantta kitabı ellerimin arasına alıp, yazarını sordum. Elbet kitabımı imzalatacaktım. Az önce ayrıldı, dediler.
    Bir gün bir imza rica edeceğim sizden, beklemiş bir okur olarak:) hatta okurunuz olarak:)
    Yazma düşü kuran bir fani olarak sevgilerimi yolluyorum.

    YanıtlaSil
  2. Ahh keşke denkleşebilseymişiz!!! :(((
    İmza... İnşallahhh bir gün karşılaşırız da, büyük bir zevkle atarım...
    Yazmaya ayyynen devam ediyoruz!!! Yazmak insana faniliğini unutturuyor.
    Kocaman sevgiler benden size ♥

    YanıtlaSil

hadi söyleyin bi şeyler :)