6 Aralık 2012 Perşembe

BOYA 20, FÖN 5 LİRA

Bazen kendimizden izler bulduğumuz ve bizden yaşça büyük birini görünce, "ben bu yaşa gelince böyle olurum herhalde" cümlesini kullanırız. Arada bir, birilerine "sende gençliğimi görüyorum" demek de mümkün tabii. Mesela bana, bu birinci cümleyi söyleyenlere çok rastlarım. Ve aslında ben de kendimde bunu daha çok hissediyorum; yani yaşlı bir hanıma baktığımda, yaşlı halim böyle olabilir, diyorum. Yaşım icabı ve annemin gittikçe yaşlanıyor oluşu, beni yaşlılık yıllarımı daha bir düşünür kıldı. Belki de bu yüzden...


******

Kuaföre bir gittim; hayat dersi aldım döndüm.

Gittiğim kuaför 40 küsur yıllık, sahibi 60 küsur yaşında. Aslında çok enerjik bir hanım olmasa da çalışkan ve işinin ehli. Hal ve tavrında, sanatçıların "sahnede ölmek isterim" havası var: "krepe yaparken ölmek ister" gibi. Evet, krepe... Çünkü müşterilerinin çoğu ya kendi yaşında, ya da daha bile yaşlı. Belli ki birbirlerini milyon yıldır tanıyorlar. Çocuklarının evliliklerinden, torunlarından bahsediyorlar. Menapoz konu olmaktan çoktan çıkmış; âdet öncesi sıkıntılar geçmişte tatlı bir anı... Eski zamanların modası olan krepeden vazgeçemedikleri bir yaştalar. Ve bolca sprey; kazık gibi, 1 hafta bozulmayacak saçlar yapılıyor. Dalga mı geçiyorum? HAYIR! VE ASLA! 
Havalı bir semtin, bir sürü fahiş fiyatlı kuaför salonunun arasında, paranın faniliğini hazmetmiş ve belli ki doymuş bir kuaför. Hadi bir de reklam yapayım: Diğer süslü kuaförlerin 100 liraya yaptığını 25 liraya yapan bir kuaför. 'Ucuz etin suyu yavan olur,' sözünün düpedüz sağlam bir inkârı olan bir kuaför. Üstelik insanda, saçını yapsın diye annesinin önüne oturmuş kız çocuğu hissi bırakıyor; öyle sıcak bir kadın.
Kuaföre son gidişimde gözüm gene salonu bir taradı. Yaş ortalaması  60-65 arası... Onlardan biri sanki, cisminin etrafında ışık halesiyle oturuyordu orada. Sevimli ve uyanık bir teyzecik... Saçları bembeyaz ve fön çekiliyordu. Ense hizasındaki saçlarına yuvarlak çizgiler veriyorlardı. Hani tam 'hanım hanımcık' denecek gibi. İşi bitti, eliyle birkaç düzeltme yaptı. Arkadan tutulan aynayla saçının arka tarafını da görmesi sağlandı. Her şeyden nasıl memnun... Gülümseyerek teşekkür edip duruyordu. Kendime geldiğimde teyzeye gülümseyerek baktığımı fark ettim. Hatta daha ileri gidip, ona gülümsediğimi görmesini ve onun da bana gülümsemesini istediğimi de fark ettim. Ayağa kalkınca hareketleri çok ağır olmasa da, yaşının temkinliliği görülüyordu. Mavi gözlü... Bir insana kırışmak ve yaşlanmak bu kadar mı yakışır!

Kuafördeki teyze :))

Saçlarımda doludizgin artan beyazlarım, gözlerim, 'yaşlanınca ben de saçımı bu boy kestiririm, bu renkte bırakırım' hesaplarım, gülümsemekten kaçınmayan yüzüm, kuaförüm ne yapsa kolayca beğenen kişiliğim yüzünden, bu teyzeyi kendi yaşlılığımın gözümün önündeki canlı hali olmasını nasıl istedim. Yaşlanınca onun gibi sevecen, güler yüzlü, halinden memnun, bakımlı, modern ve hazımlı olmayı diledim. O yüzden de ortak birkaç yönümüzü anında onunkilerle kopyala-yapıştır yapıp, yaşlı halimi naklen izlediğime inandım. Kadıncağızın ruhu duymadı tabii... Aslında onunla konuşmak isterdim: "Sizin gibi olmak istiyorum. Nasıl özendim ve gıpta ettim size. Sarılabilir miyim size? Hatta bir de öpebilir miyim?" demeyi düşündüm. Ama o anda tepemde, en asık yüzüyle çalışan eleman, boya fırçası darbeleriyle meşguldü; yapmakta olduğu kafa resmindeki konsantrasyonunu bozmak istemedim. Teyze gitti. Ben de her kuaför seansımda, izleyecek bir teyze bulamazsam, sıkıntıdan patlarım diye yanıma aldığım kitabıma geri döndüm. (Haa bakın bu da bir sorundur benim için... Çünkü yakın gözlüğümü takmadan okuyamam. E tabii boya yapılırken ve tutması beklenirken gözlük takılamıyor. Çözümüm basit: gözlüğümün saplarını folyo ile kaplıyorum. Her ne kadar kuaför öncesi gittiğim bankada tam gözlüğüme el atmışken, folyoları görüp geri tıktıysam ve neye imza attığımı bilemediysem de, kuaförde sıkılmamak daha önemli. Bu bir ara taksim idi; konuyla pek alakası yok).

Şimdi ben o teyzeye ilgi duydum ama şöyle de bir şey var: Benim annem de aynı bu teyze gibidir. Nazar değmesin ona... 74 yaşında, saçına, giyimine özen gösteren, evine ne zaman gitseniz mutlaka tertemiz (sanki yeni temizlik yapılmış gibi), dolabında ikramlıkları her daim hazır, her an biri gelecekmiş gibi tertemiz giyinmiş, modern, güler yüzlü, ufacık bir şeyle hemen mutlu olan, kanaatkâr, her yaştan insanla sohbette zorlanmayan bir tatlı insandır. O teyzeye öyle hayran olmamın altında, kendi annemi görmem vardı. Bu nedenle de o teyze bana, çok "benden biri" gibi geldi... Orada annemi görmüşüm gibi hissettiğimi fark ettim. Ona hayran olmam bir yana, kendi annemin böyle olmasından duyduğum mutluluk ve gurur ağır bastı. Benim zaten başka yaşlı hanımlara gıpta etmeme ihtiyaç duymayacağım kadar örnek alabileceğim bir annem var. İYİ Kİ!

Kuafördeki teyze ile annem bir piknikte (yalan)

Her defasında ite kaka gittiğim kuaförde gördüğüm teyzelere ve anneme bakınca, aldığım ders şudur ki, insan hayata sevgiyle bağlanınca, gücünü de yakalıyor. O hayat sevgisi, önce kendilerini ayakta tutuyor; o yaşa rağmen kişisel bakımlarından dolayı asil bir zarafetleri var. Zaten bu sevgi nedeniyle de ruhlarının canlılığı fark edilmeyecek gibi değil. Bizim nesilin yorgunlukları yüzünden bazen es geçebildiğimiz ya da hayıflanıp durduğumuz şeylere bakınca, bu pozitifliklerinden almamız gereken tüyolar olduğunu görüyorum.

 Benim annem bir de çok gayretlidir. Babam gideli on yıl oldu ve inanılmaz bir şekilde çabaladı; ha çok zorlandı ama gücünü korumaya da çalıştı. Şimdilerde diyor ki: "Hem kendi moralim için hem de sizi daha şimdiden yormayayım diye, ileride size daha çok ihtiyacım olana kadar, ihtiyaçlarımı kendi başıma halletmeye çalışıyorum". Bu nasıl bir inceliktir, nasıl bir duyarlılıktır, nasıl bir iç enerjidir!

Ben yaşlanınca annem gibi, o teyze gibi olmak istiyorum.
Moralsiz uyandığım bir sabahın üzerine, bunlar oldu, bunları düşündüm, düşündürüldüm. Sanırım Allah bana, görmem gereken bir şeyleri bu şekilde yolladı. Bana da bunları anlamak ve hiç unutmamak düşer. Bir sonraki moralsiz uyanışıma kadar...





4 yorum:

  1. Ben de fotoğrafını koyduğun ilk teyzeye benzemek isterdim ama ne yazık ki başka bir teyzeye, Aysel Gürel'e benzeyeceğimi düşünüyorum:) Zira gençken Müjde Ar'a pek benzetirlerdi, eh yaşlanınca Aysel Gürel olmak kaçınılmaz bu durumda. Yakşır di mi bana :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :))))) Allah iyiliğini ve güzelliğini versin e mi!!!
      valla Ajda'ya benzeyeceğime Aysel'e benzemeyi yeğlerim ben :)))

      Sil
  2. Müge bazen aynaya baktığımda sanki annemi görüyorum ve gülümsüyorum ona inşalah o da beni görüyordur o da bana gülümsüyordur...

    YanıtlaSil
  3. Görmese gülümsemezdi Lale Bahçem ♥

    YanıtlaSil

hadi söyleyin bi şeyler :)