6 Kasım 2010 Cumartesi

HAMAM GÜZELLERİ

Sabahları acayip donuk oluyor :) Akşamki neşeli kız gidiyor, yerine uykusunu alamamış,  mecburen okula/geziye giden zavallı bir frenk geliyor. Aslında ben de pek açılmam sabahları; hiç konuşasım olmaz. Odun gibi olurum; kimse bana bulaşmasın...
Her sabah ezanı duyup irkildiğini söyledi. Belki de sonrasında uyuyamıyor ve gerçekten de uykusuz kalıyor. Bu kadar uzun boylu sormadım, sorAmadım :( İçimde tıkılıp kalan sözcükler tiroidimi azdıracak diye korkuyorum :) Bir zamanlar bir yerde okumuştum: sözleri boğazında takılmış, bir türlü dökememiş kişilerde tiroid sorunu olurmuş diye. Doğru yanlış bilemem. Bilim insanı sayılırım ve bunlara kulak asmam pek, ama öte yandan da "hastalıkların zihinsel nedenleri" olduğuna da inanan bir tarafım hep olmuştur. Frenk gidince bir tahlil mi yaptırsam ne :)
Ona neler neler anlatmak, söylemek isterdim... Hem aile olarak bizi ve ülkemizi tanıması adına, hem de duygusallık adına. O yüzden sıkıntı oldu içimde, söyleyemediklerim. O gittikten sonra iletişimi korumak zor olacak, çünkü el kol/mimik ile anlatabildiklerimi videoya çekip yollayacak değilim herhalde. Kızımın teması kesmemesi gerektiğini zaten söyledim ve o da istiyor bunu. Ama ben de, onun benim için 'bir zamanlar bize gelmiş tatlı frenk' olarak geçmişin güzel bir anısı bağlamında kalmasını istemiyorum. Bu 10 günlük deneyime önem veriyorum ve sevdim de kızı biliyorsunuz (Zaten hiçbir şey bilmeseniz bile bunu çok iyi biliyorsunuz. Temcitin Allah'ını yaptım bu konuda, biliyorum)

Şöyle bir arzum var: Fransızcamı ilerletmek... Ve fekat yoğun bir kış beni bekler. Fransızca dersine gitmeye vakit ayırabilsem bile, çalışmaya ayıramayacakmışım gibi görünüyor. Dün akşam yeniden tiyatro kursum da başladı. Söylenen o ki, deliler gibi çalışmak gerekecek: başka kitap bile okumaya fırsat kalamayacak sayıda oyun okumam gerekiyor. Blog bile aksayabilir. Kendime sözüm var, aksatmayacağım, diyorum. Du bakalım n'olacak... "Fransızca oyunlar çalışsak hocam" desem? Anaokulu piyeslerinden başlamak lazım haliyle :) Dün akşam gene aldım elime sözlüğü... Güzel de bir sözlük, şahane örnekler var. Oradan kurduğum cümlelerimi dört gözle bekliyor. Kızım da, o da bunu her akşam bekler oldular benden. Tam bir şaklaban oldum. Şikayetçi miyim? I ıhhh... :)

Gece yatmadan önce ilginç ve aslında ince bir soru sormuş. Pazar günü geldikleri ve Pazartesi'den beri her sabah okula gittiklerinden dolayı, burada ilk kez bir tatil sabahına uyanacaktı. "Uyanınca hemen günlük giysilerimi mi giymeliyim, yoksa pijamalarımla da kahvaltıya gelebilir miyim?" Benim ak ve kara tüm ciğerlerimi yedi tabii. Kızım bunu bana tercüme eder etmez anında: "pijama, pijamaa" dedik :) (Aşk-ı Memnu Fransa'da yayınlanmış olamaz değil mi? Kızceğiz oradakiler gibi full aksesuar ve kokteyle gider gibi kahvaltı seremonilerini görmüş diyecektim neredeyse) İstediği kadar da uyumasını söyledik. Sevindi.

Sabah ben evden çıkarken hâlâ uyuyorlardı. Bugün vapurla Karşıyaka'ya gidip dönecekler. Ardından da kendi hocalarının isteği üzerine tüm ekip olarak hamama gideceklermiş. Sonradan öğrendim. Bilseydim yanlarına kuru köfte, yaprak sarması ve darbuka koyardım (evde üçü de yok ya, neyse) :pp Kendi kızım için bile bir ilk.. Bakalım ikisi de pespembe mi gelecekler... Tam öpmelik olacaklar, yaşasınn!!

(Ben blog'umu günlük gibi kullanmazdım pek, ama bu frenkle öyle bir hal aldı. E hep aynı hamam, aynı tas olacak değildim ya..Hayırlısı...)

6 yorum:

  1. "Frenk gitmesin!" diye bir kampanya mı başlatsak ne? :)

    YanıtlaSil
  2. sen bu fransızca boğazına takılıp kalan cümleleri neden google translateden çevirip söylemiyorsun müge:)
    hamam deneyimlerinin sonucunu bekliyorum ben de:)))
    sevgiler....

    YanıtlaSil
  3. kikir kikir kikir kikir hah hah hah hah :))))
    kahkaha patlattım wallah wallah.
    :)
    frenk maceraları.
    :)

    YanıtlaSil
  4. kikir kikir kikir :)
    hah hah hah :)
    kahkaha attım walla.
    :)))
    sevimli bir aile dizisi gibi oldu.
    :)

    YanıtlaSil
  5. Muge merhaba, bloguna ilk kez konuk oluyorum. Ben de yengecim. Profiline yasini yazma cesareti gosteren nadir kisilerdensin , o yuzden takdir ettim. Ne guzel icinden ne gecti ise yazmissin, bazen soylemediklerini yazmak da bir terapi, rahatlatiyor degil mi? Sevgiler, Didem

    YanıtlaSil
  6. Sevgili Schröndinger'in kedisi, iki şey diyebileceğim: "ha şunu bileydin" ve "keşke işe yarasaydı".. Hoşgeldin :)

    Cepaynacım, o programlara pek güvenmiyorum ama sözlük olarak kullandığım oldu. Frenk de kullanıyor hatta :)

    Deepblueeagle, ileride ulusal bir kanalda yayınlatmayı düşünüyorum :p

    Didem hoşgeldin sen de! Çok teşekkür ederim yazdıkların için. Yaşımı hep söylerim, çekinecek ne var ki, diye düşünmüşümdür. Yazmazsam ortamdan çatlarım valla :) Yoksa sadece tiroidim değil, mide/barsak/böbrek ve bilumum sakatatlarım hasta olur :)))

    YanıtlaSil

hadi söyleyin bi şeyler :)