9 Eylül 2011 Cuma

ANNEMİN KOMŞULARI

Bu sabah bir hastam geldi. On beş yaşında güzel mi güzel bir kız. Onun gelmesine bayılıyorum, çünkü ışık gibi doluyor içeri. Gözleri, gülüşü, yüzünün ifadesi, konuşma tarzı... Herşeyiyle tam bir ergen, tam bir yeni yetme, tam bir masumiyet örneği (müzesine gitmeli mutlaka :p)... Tedavinin başında gayet iyi gidiyorduk; her dediğime ya da istediğime harfiyen uyuyordu. Amma velâkin bir süre sonra değişti, çünkü ergenliğe daldı. Sanki resmen boyut  değiştirdi; tedavinin gereklerini yapmaz, ne desem dinlemez oldu. Ama diyorum ya, çok da şeker bir kız, insan kızamıyor da :) Neyse bugün, sonunda tedavisi bitti. Bak gene saptım konudan; konsantrasyon sorunu olmalı bende :)
Geldi koltuğa oturdu. Gene seyrettirdi bana kendini. Bir kirpikleri var; nasıl uzun ve güzel. "Gözlerinin önünde kirpiklerini görebiliyorsundur herhalde, o kadar uzun ki" dedim. "Yok, göremiyorum" dedi gülümseyerek. Ve o noktada ben yapacağım işten kopup (konsantrasyon kaçışı, çağrışımlara gark olma, "onların getirdiklerini anlatmazsam çatlarım" hali) muhabbete başladım:

Annemin bir komşusu var; çok iyi bir kadın, İpek Hanım. Apartmanın neredeyse yüzde doksanı gibi, o da eşini kaybetmiş. Bir oğlu var, evli. İpek teyze süsüne meraklı; saçları kızıl ve küt kesimli, makyajsız denk gelmedim hiç. Mutfağında marifetli; annem ameliyat olduğunda çok güzel şeyler getirmişti, sağolsun. Hatta bir kısmını ben de aşırıp eve getirmiştim :) Bu İpek teyzemiz takma kirpik takarmış meğer; buna da denk gelmedim. Annemden ve başka bir komşudan duydum (dedikodu). Ama tabii yaş ilerleyince takmak da, yamulduğunu fark etmek de zor oluyor herhalde. Kirpikleri yan yamuk takıp çay sohbetlerine geliyormuş. Bir iki derken, komşulardan biri dayanamamış söylemiş, 'kirpik yamuk' diye. Hiiiç bozuntuya vermeden kalkıp, aynanın karşısında düzeltmiş, oturmuş, sohbete devam etmiş. Hem "helâl olsun", hem de "ne gerek var" diyesim geliyor ama helâl demek ağır basıyor.


Annemin bir komşusu daha var; o da çok iyi bir kadın, Ayten Hanım. Annem ondan ne zaman bahsetse, adını nedense hep unuturum. Sonra "haaa kaşlarını çizen kadın" derim ve elimle de şeklini yaparım havada. Şimdi buraya yazdım ya, hayatta unutmam (keşke daha önce yazsaydım diyecek oldum ama onu bana hatırlatan kaşları nedeniyle demeyeceğim). Ayten teyzem kaşlarını tümden ya alıyor, ya da kaşları yok bilmiyorum. O nedenle de kaş çiziyor kendine. Tamam eyvallah çizsin, mecburiyetten ya da canı istediği için... Bana mı düştü onu yargılamak... Ama... Öyle bir çiziyor ki! İsmail Dümbüllü ile Adile Naşit karışımı bir yarım ay şeklinde. Yani suratında sürekli bir şaşırmış ifade. Apartmanda ölüm oluyor, dualara geliyor; Ayten teyze o an,  ölenin hayaletini görmüş gibi sürekli. Kahveye çaya geliyor, Ayten teyze "aaa bu kahve miiii?" diye şaşırmış sanki. Kapıdan uğruyor, mesela "akşamüstü bekliyorum" diyecek, Ayten teyze aslında "aaa bana mı geleceksiniz?" diye ünlem halinde sanki. Benim de mimikler zaten kıpraşık, onu görünce kaşlarıma çok zor hakim olabiliyorum. Eskiden de Denizlili bir Nevriye teyze vardı; o zaman da onun ağır Denizli aksanına kapılıp, on beş dakika sonra onun dilinden konuşmaya başlardım. Yani ben bu mimik ve aksan olaylarında akışa kaptırmakta, kendime dur demekte zorlanıyorum.

Geçenlerde bir gün, Ayten teyzeye kısa bir şey için kapıdan uğrayan annem, teyzemizi kaş operasyonu yapmadan önce yakalamış. Amanınnn, bu defa annemin kaşlar havaya kalkmış; şaşırmış kadıncaaz 'yanlış eve mi geldim?' diye. Göz ve ses yordamıyla, karşısındakinin Ayten Hanım olduğunu anlamış da, rahatlamış. Ayten teyzede de bir kaşsız yakalanma/basılma hissi olmuş tabii. Karşılıklı olarak şaşkınlıklarına ket vurup ayrılmışlar. Ve fakat bir saat sonra gittikleri sabah kahvesi seremonisine gelen teyzemiz, telaşla olsa gerek, kaşın birini düz, diğerini yay şeklinde çizmiş. İyi ki orada değildim... Abartılı bir Mona Lisa misali yüz ifadesiyle, benim yüzüm ne şekillere girerdi kim bilir. Yarısı kızgın, yarısı şaşkın bakan bir yüze bakıp nasıl normal konuşabilirdim, bilmiyorum. Mesleğim gereği dişleri yamuk insanlara bakınca nasıl düzeltesim geliyorsa, o kaşları da biraz tükürükle silip yeniden çizesim de gelebilirdi (tükürük meselesine hiiiç girmiyorum, korkmayın) :D

Sene 1974-75 olsa gerek. Yani ben ilkokul dört ya da beşteyim. Oğlan çocuğu gibiyim. Kız çocuğu olduğuma dair belirtilerim henüz yok. Ayrıca saçlarımı toplayıp, şapkamın içine sokmuşum. Kız gibi bir oğlan, denecek kıvamdayım daha.
Yazlık olarak kiraladığımız evdeyiz. Annem bakkala yolladı, ekmek alacağım. Girdim, sıramı bekliyorum. Sırada olan başka bir teyze daha var. Yanındakiyle gülerek sohbet ediyor. Arada bana bakıyor. Kadından korkmakla, korkmamak arasında bocalıyorum, nedense. Arkadaşıyla eğleniyor ama bana da kızıyor sanıyorum. Gözlerimi kaçırıyorum. Sıranın bir an önce bana gelmesini ve bu lanet yerden kurtulmak istiyorum. Kadın bana dönüp bir de soru sormaz mı!: "sen kız mısın, erkek mi?". Soruya kızıyorum, ama bir an önce cevaplayıp, hatta ekmeği de almadan bu kadından kurtulmak da istiyorum. Ters ters "kızım!" diyorum. Gene gülüyor ama aynı anda kızıyor da sanki. Bundan cesaret alıp, "peki ya siz, kızıyor musunuz, gülüyor musunuz?" diye soruyorum. Attığım adımın altında ezilip, hızla çıkıp ekmeği almaya başka bakkala koşuyorum. Evde anlatınca, annemler de gülüyor. Ama ben o kadının neden bana kızıyor gibi baktığını yine anlayamıyorum.
Yıllar geçiyor, tabii ki unutmuşum bu olayı. Kuafördeyim, makyaj yapılan bir kadına kaş çizildiğini görüyorum. Ve o an tüm jetonlar şangır şungur aşağı düşüyor: O "enine Mona Lisa teyze" de kaşlarını çizmişti ve bana göre kızgın bir ifade vermişti kaşlarına. Yüzünün üst kısmı kızan, alt kısmı gülen teyzenin esrarı çözülüyor sonunda.
Bıyıkları kaşına kaçmış bir amca.
Kaş kirpik, yüze anlamını veriyor ya da alıp götürüyor. Olduğumuzdan farklı gösterebiliyor. Mecburiyetler dışında estetik katkıları onaylamıyorum. Ayrıca mesela Ajda Pekkan... Offff televizyondaki yarışma programında onu gördükçe yüzüm taş kesti. Ne dudakları birleşebildi, ne Mr. Spack kaşları yüzünden ağzından çıkanlarla yüzü uyum gösterebildi. Yüzünde hareket edebilen hiçbir mimik kası kalmamış. Taşlaşmış bir yüz, bende ancak heykeltraş elinden çıkmış bir büst hissi uyandırıyor. Ona bakınca, yukarıda anlattığım tüm o teyzelerin alnından öpesim geliyor. "Çizilmiş kaş da ne ki" diye... Hele de güzel yapıldıktan sonra, helal olsun.
Ayar kaçırmadan bakımlı bir yaşlı olmak lazım. Budur aldığım ders. Nokta.

13 yorum:

  1. dikkate alacağım :) malum benim kaşlar, bu arada mimledim sanırım seni

    YanıtlaSil
  2. neyi dikkate alacaksın?? :)))

    mimini gördüm, tekrar teşekkürler!!! zor bir ödev :)

    YanıtlaSil
  3. Gülmekten....başıma gelmeyen kalmadı. Sen öyle yaşlı teyzelerle kaşlarla kirpiklerle dalga geçme bence. Önce ablamla, sonra kafa dengi arkadaşlarla şimdi güldüğüm gibi bağıra çağıra az gülmedik. Bir keresinde ablamla sinemada hıçkırık filmi oynarken sardırdık böyle bir şeye (60 ların sonlarıydı) herhalde aydınlıkta başladık gülmeye ne gördüysek film oynarken devam ettik sonunda bir grup kadın dönüp"utanmıyorsunuz da dramlı film dramlıııı ayıptır" şeklinde bir güzel azarladı.
    Eminim on sene sonra en kalitelisinden bir kaş destek kalemi girecek makyaj çantana. (benim olduğu gibi) Dökülmese de tek tek beyazlar güneşte parlamaya başlayınca görürüz ;))

    YanıtlaSil
  4. Hahaha, okurken tek tek gozumun onunden gecti anlattiginiz bayanlar, gulup eglendim yazinizla. Oyle teyzeler genelde cok bilmis olur bir de sanki :)

    YanıtlaSil
  5. Valla Asuman hanımcım, inanın bu yazdıklarımı yazarken, ilerde başımıza neler gelecek diye de düşünmedimm değil.. tabii ki olağan bunlar.. ama yeter ki abes durmasın.. kaş destek kalemi de taşınır, başka destekler de :)))
    Ben yine de bu yaşta bu yaşam enerjisini takdir ediyorum teyzeciklerin...

    YanıtlaSil
  6. Sevgili acai_berry, gerçekten çok şey öğrenilebilecek teyzeler onlar :))

    YanıtlaSil
  7. valla yazıyı ilk okuduğumda dün Tekirdağ sahilindeki aile çay bahçesinin plastik sandalyesinden düşüyordum gülmekten :)) İnsanın "kaşının gözünün oynaması" ne büyük nimetmiş anladım :)

    YanıtlaSil
  8. Gülmekten helak ettiniz beni...

    YanıtlaSil
  9. 1. Adsız: aman dikkat! amacım sandalyeden düşürmek değil :)
    2. Adsız: aman dikkat! amacım helak etmek değil :)

    YanıtlaSil
  10. nasıl da güzel anlatmışsın okurken çok keyif aldım:)ellerine sağlık...

    YanıtlaSil
  11. çook teşekkür ederimmm!!!! Sevindim :)

    HOŞGELDİNNN!!! :)

    YanıtlaSil
  12. Gerçektende hoşbuldum:) Sende hoşgeldin bloğuma:)

    YanıtlaSil
  13. alemsin alem:)) Ayten teyzeyi çok merak ettim gözümde canlandırdım sanki tanıyomuş gibi pis pisde sırıtmaya başladım bak beni soktuğun hale:))haaa bide bıyığı kaşına kaçan adam süper yakışıklı:))

    YanıtlaSil

hadi söyleyin bi şeyler :)