27 Ekim 2010 Çarşamba

ESKİ ODAMDAN MEKTUP VAR

Özledim seni Müge...

Yirmialtı Mayıs 1989'dan bu yana ne kadar az uyudun bende. Daha sık gelirsin sanıyordum. Hadi ablanı çok beklemiyordum, çünkü o ta Ankara'ya gelin gitmişti. Ama sen İzmir'de kaldın. Kim bilir belki de yanlış düşünmüşüm, çünkü sen zaten gündüzleri sık sık gelirdin, ablansa uzaktan geldiği için yatıya kalması daha normaldi. Çoğunlukla da öyle oldu. 

Her gelişinde duvarlarıma kadar sevgiyle bakman hiç bitmedi bunca yıldır. Geldiğini duyduğum zaman, "hah işte Müge geldi, birazdan yalnız başına bana gelir" diye beklerdim; zaten geldin de, hiç aksatmadın. İlk evlendiğin zamanlarda beni daha çok özlediğini hissederdim. E ne de olsa iki buçuk yaşından beri bende uyumuştun sen; dile kolay 22.5 sene boyunca beraberdik seninle. Yerlerimde bebeklerinle oynardın, konuşurdun onlarla. Kuzenlerinle futbol oynardın, duvarlarıma toplar fırlatırdınız. Ablanla karşılıklı yataklarda uyur, yan yana masalarda ders çalışırdınız. Gömme dolabımı, o zamanlar henüz icat olmamış panolar gibi kullanıp, unutmaman gerekenleri kağıtlara yazar, tükürükle yapıştırırdın o dolaba :) Her sene değişen ders programını düzgünce bir çizelge halinde, renkli kalemlerle yazar, selobantla sabitlerdin. İlkokul öğretmenini taklit eder, sınıfta onun gibi ders işler rolü keserek, "oku-anlat" ödevlerini bağıra bağıra yapardın; ha arada da sınıfa konuşur gibi "hişşt susun bakayım" derdin.

Ben hiç kavgaya, tartışmaya tanık olmadım; ne bu evde, ne de benim içimde. Ablanla sakin sakin ve mutlu yaşadınız hep. Ben de sayenizde, duvarlarının gerginlikler, mutsuzluklar ya da çığlıklar sakladığı bir oda olmadım. Yalnız bir dönem sen sanki biraz dağınıktın da, annenle ablan seni uyarıp dururlardı. Allahtan çok uzatmadın da, ben de fazla karman çorman görünmedim. Genç kızlığında duvarlarda şarkıcı posterlerin vardı. Onları sökerken badana boyası kalkmasın diye nasıl da uğraşırdın.


İlkokul, ortaokul, lise derken, üniversiteyi de bitirdik birlikte. Aa sonra bir baktım sen hâlâ ders çalışıyorsun. Meğer doktora yapmaya başlamışsın. "Bu kız ders çalışmaktan ne zaman kurtulacak" diyordum ki, bir süre sonra eve bir erkek gelir oldu. Annenin telaşından anladım ki, o bizim evin ikinci damadıymış.  Sen her zamanki gibi mutlu ve neşeliydin. Sonradan düşündüm de, uzun zamandır masana gömülüp gömülüp mektuplar yazdığın kişi oymuş. Yatak kenarlarına ilişe ilişe annenle hakkında konuştuğunuz kişi senin müstakbel eşinmiş. Gidecek olmana üzülürken, bir yandan da 'yaşasın yeni torunlar dolduracak bundan sonra içimi' diye de sevinmedim değil. Gerçi senin evlenmeni ve çocuk sahibi olmanı beklerken altı sene geçti be güzelim... 


En hüzünlü günlerim, ablanın ve senin yedi sene arayla gelinlikle benden çıktığınız günlerdi.  Ama aslında mutlu olmak lazımdı değil mi... Bencillik işte, gitgide yalnız kalıyor oluşuma yanıyordum kendimce.

Senden sonra baban çalışma odası yaptı ya beni, yalnız kalmadığıma nasıl sevindim. Ben hep içinde okunan, yazılan, çalışılan, neşeli sohbetler yapılan, arada bir dalınıp gidilen, belki bazen gizli gözyaşlarının döküldüğü,  iyi bakılan bir oda oldum.  Dört torun gördüm. Hepsinin uyumalarına, koşuşturmalarına, oynamalarına, ağlamalarına, hızla büyümelerine tanık oldukça, aklımda hep sen ve ablanın anıları vardı.

En üzüldüğüm gün babanın benden son çıkışıydı. Dört kişi girdiğiniz bu ev gittikçe tenhalaşıyordu. Ha tamam damatlar ve torunlarla kalabalıklaştık da, ama her zaman yoksunuz ki. Babandan sonra da annen devreye girdi; artık hep bende yatıyor. Kim bilir belki de, babanın, ablanın ve senin kokularını arıyordur bende. Her noktamda olduğunuzu biliyor o da. Biz iki kafadar eski dost, birbirimizi çok iyi anlıyoruz. Konuşmadan anlaşıyoruz; destek oluyoruz birbirimize. Kulaklarımız telefon ve kapıda. Eksik değil aramalarınız ve gelmeleriniz... ama yine de özledim seni Müge...




 













 

13 yorum:

  1. hakikaten alkış.. bir kişiye yazmak bir yana bir odaya yazmak bir nesneye yazmak zor.. hoş ve hüzünlü olmuş ama çok güzel olmuş Müge. eline sağlık..

    YanıtlaSil
  2. Çokkkk sağol Syrakusa...
    Evet, yazarken hüzünlere gark oldum...

    YanıtlaSil
  3. Bu sevgili odanın bir zamanlar sahibi sevgili Müge,
    Manzaralı oda, Van gogh' un odası derken bak işte sen de bir "oda" yazısı sahibi oldun ve içlerinde en beğendiğim, en hüzünlendiğim, en gülümsediğim, en içlendiğim yazı oldu bu !

    eline sağlık güzel kadın.. yüreğin hep gülsün

    YanıtlaSil
  4. Offf Momentos, tüylerim diken diken oldu inan, yorumunu okuyunca.. içim cız etti..
    Ve evet bizim odalarımız değil mi.. of ki of.. çok duygulandım........

    YanıtlaSil
  5. Beni bu duygulara gark eden ve sonrada bu yorumu yazdıran aslında SEN' sin Müge :)) Senden yansıdı, bende ruh buldu ve yine sana döndü.

    Duygularımızın sıcaklığında ısınalım hep böyle e mi? :)))
    Sevgiler çoooookça,

    YanıtlaSil
  6. İnşallah Momentos....

    benden de sana....
    :)

    YanıtlaSil
  7. Sevgili Müge, dile gelen oda yazın çok güzel olmuş. Kalemine sağlık.

    Selamlar

    YanıtlaSil
  8. Çok etkileyici olmuş, elinize pardon klavyenize:)) sağlık...
    Sevgiyle...

    YanıtlaSil
  9. Hoşgeldiniz ve teşekkürler :)

    YanıtlaSil
  10. Sağolasın Cepaynam :)

    YanıtlaSil
  11. mükemmel. duyarlı. yaşamın çok önemli bir detayı.
    bir sanatçı, şair duyarlılığı var bu yazıda.

    ayrıca, gözlerim nemlendi.

    YanıtlaSil
  12. teşekkür ederim. Hepimizin böyle bir odası olmuştur sanırım...

    YanıtlaSil

hadi söyleyin bi şeyler :)