12 Ocak 2010 Salı

"Offf"layan Yazı



Çok griydi; ne tam beyaz, ne tam siyah, ama siyaha daha yakın. İnsanları bitmişti sanki. Yıllardır zevkle içtiğini düşündüğü, içebildiğini düşündüren ama artık buharlaşmış sıvılar gibi olmuştu insanları. Şişenin dibinde kalanlar da acıydı. Yine de içmeye çalıştı, hatır için. "İyi de, bunlar eskiden ne kadar lezzetliydi" diye düşünürken, ekşi tatla ruhu buruştu ve şaştı. Tadı alamayan o muydu, tadı kalmayan onlar mıydı?

Yıllanmış şarap zannettikleri sirkeye dönüşmüş, kendini mahzen diye bilirken, sirkeden zarar gören küp olduğunu görmüştü. Uzun süredir fark ettiği ama etmemeye çabaladığı bu kekremsi tadı yalayıp yutmaya çalıştığı ayları, hatta yılları gördü arkasında. Konduramadığı, yakıştıramadığı ve böyle algıladığı için kendini suçladığı zamanlara bakınca karşıdan alay ettiklerini gördü.

"İyi de, ben şimdi yanlış mı yaptım boğazıma dizildikçe ve dizilmesin diye yutmaya çalışmakla?" dedi onunla dalga geçen ukala zamanlara.
"Safsın oğlum sen... İlle de dilin yansın istedin. Sen arandın. 'Gelin haşlayın beni, ruhumun suyunu çıkarın' dercesine kışkırttın."
"Ama ben çöplüğe yakın yaşamam. Çöpe atmaya kıyamam sevgilerimi."
"Onlar yanlarında çöp kutularıyla gezerken bile kokusunu duymayanlardır. Yeri gelir çöptekini alır, bir daha yerler. Senin de kafanı çöpe gömüp, seni nefessiz bıraktıklarında bir yandan onlara elini vermeye devam ettin."
"Belki haklısınız, ama bana hep 'biz dostuz, seninleyiz' demeyi de ihmal etmediler hiç. Elimden geleni yapmadan yaşayamam ben. Ancak ondan sonra huzur bulurum. Evet, doğru nefessiz kaldığım oldu. O zaman da kendime döndüm baktım; belki ben de yaptım aynısını, diyerek el uzattım."
"Uzanan el tutulduğu zaman ısınır. Senin elin hanidir buz gibi."
".................."

Ruhu siyaha çalan gri, elleri buz, gözleri anlamsız, neşesi uzakta. Ölmüş sanki... Ölse bile daha çok sevgi olurdu atmosferinde. Çaresizliğin kabullenmesiyle sindi köşeye. Lâmbadan cin çıksa ve sorsa, dile ondan ne dilerse, dileyecek şeyi kalmamış. Güven, eskilerde kalmış bir duygu... Özveri, kaybettiği bir çaba... Anlayış, tükettirilen bir meziyet... Tek geldi, tek gidecek.

Geriye kalan, kaybetmek istemediği umudu. O da yeter... İleride görünen ışık her zaman Azrail'e çıkmaz ya...

4 yorum:

  1. Derin duygular içeren ancak kelimelirin dizilişindeki zorluk sebebiyle anlaşılması zor bir yazı oldu benim için..
    İnsanlar zaman zaman kalabalıklar içinde yaşasa bile, yanlız hissederler kendilerini. Birde dost bildikleri, gerçek dost gibi olmadığını anladıklarında daha çok yanlızlığa sürüklenir gibi olulurlar.. İşte gri bölge bu zamanlarda kendini gösterir. Çünkü ortada netlik yoktur.
    Mükemmeliyetçi insanlar net olmayı severler. Ortası oldukça bu onları daha fazla gri bulutların içine sürükler.. Kemal kukuleta iyi günler diler.

    YanıtlaSil
  2. Valla çok güzel anlamışsınız işte :)

    YanıtlaSil
  3. gecikmeli yorum..

    alem bet olmuş, delikanlı gri ne yapsın.

    güzel öyküydü..

    YanıtlaSil
  4. sevgili müge, ilk paragraf bana yetti de arttı bile:D

    YanıtlaSil

hadi söyleyin bi şeyler :)