5 Eylül 2012 Çarşamba

DÜŞÜN ÇOCUKLARIN YAKASINDAN :))

Bazı anneler putperestler gibidir; çocuğuna tapar. Onu her şeyiyle kendinin yarattığına inanıp Tanrılaşma belirtileri gösterir. Varoluşunun temelinde "sadece o" vardır. Sanki dünyada tek kendi çocuk doğurmuş gibi kendini de, çocuğunu da herkesten farklı görür. Okulda çocuğunun kavga ettiği çocuğa diklenen de, öğretmenini hizaya sokmaya çalışan da, veli toplantılarında bas bas bağıran da, her şeyi önüne servis eden de, çocuğundan başka önemli işi olmadığına inanan da, tüm hayatını ona göre planlayan da, eşini, dostunu, işini gücünü hep ikinci plana atan da hep bu annelerdir.
 
Çocuk ise belli bir yaşa kadar hoşuna giden bu durumdan, bir süre sonra sıkılmaya bunalmaya başlar; kaçacak yer arar. Büyüyüp bir sevgili ya da eş sahibi olsa da anne söz hakkı sahipliğinin dozunu ayarlayamaz; ihanete uğramış gibidir.


Çocuğunun kendi başına bir insan, bir birey olduğunun farkına varamayan ve aslında ona sevgi vereyim derken ona saygısını kaybeden annelerden olmamak için, her annenin önce kendi varoluş nedenlerini oluşturması ve tek nedene takılıp kalmaması lazım. Sevgi bahanesi ardında verilebilecek rahatsızlıkları düşünebilmek lazım. Her türden ilişki için gösterilen onca sevgiye ve özveriye rağmen karşılığının alınamamasının nedenini bir düşünmekte fayda var. "Seviyorum da yapıyorum bunları," denen bir sevgili, eş ya da çocuğun "olmaz olsun böyle sevgi," diyen iç sesini kaç kişi duyabiliyordur acaba? Severken boğulmamayı, saygı duyularak sevilmeyi ve bir nefes mesafesi bırakılmasını biz de istemez miyiz?

Sonuçta tek geldik, tek gideceğiz. Çocuklar gönlümüzün bir tanesidir ama tek tanesi olmamalıdır. Tepelerinde sürekli parmak sallayan ama bunu onun iyiliği için yaptığını söyleyen ve aslında hayatının tek anlamlı işi olarak çocuğunu gören zavallı anneler var. Kendini oluşturmayı fark edememek, becerememek belki de onların suçu değil. Bireyliğini tanıyamamış, varlığından dahi haberi olmayan ve farkında olmadan "ben yokum" diyen bir annenin, çocuğuna yüklediği şey sevgiden ziyade baskı olabiliyor ancak. O yüzden anneliği dozunda yapıp, kendisi için yaratacağı ve arada kaçabileceği bir evrende de mutlu olabilecek annelerden olmak ne güzel... Şu bloglar bile bir örnektir bence. Buralarda yazan anneleri hep takdir etmişimdir. Yani sadece "anne blogları"nın sahiplerini  değil tabii ki... Her ne konuda olursa olsun, yazma-paylaşma-etkileşim halinde olmak, bir annenin kendine sahip çıkışının kanıtıdır. 
Puta tapmayın, tapanları uyarın :) Çok biliyom ben, cık cık cık...

1 yorum:

  1. Merhabalar Efendim,

    Çocuğuna tapan, hatta daha ileri giderek kendini onu yaratan bir tanrı olarak gören anneleri öyle güzel ve akıcı bir dille anlatmışınız ki, okumaya doyamadım desem yalan olmaz!

    Bu güzel ve değerli konuyu bizlerle paylaşan kalemi ve yüreği kutlar, sağlık ve mutluluklar dilerim.

    Selam ve dualarımla birlikte en Güzel'e emanet olun efendim, saygılarımla.

    YanıtlaSil

hadi söyleyin bi şeyler :)