26 Temmuz 2012 Perşembe

RUH KALEMLİĞİ

Hani "kalemim değil" dediğimiz insanlar vardır. Birlikte olmaktan hoşlanmadığımız... Belki hayatın yoğunluğundan, belki artık insan seçmelere başlamış olmaktan, belki geçen zamanların değerini fark ettiğimizden ve belki de "e artık yetti!" nedenlerinden dolayı, tarihinizi birlikte yazmak istemediğimiz insanlar... Ya da "tam kalemim" dediklerimiz... İnsana ruhunun kalemiyle yazan, ruhunda sayfalar dolduran... Hem yazsın, hem yazdırsın istediklerimiz...
 
 
Bana göre en elit, en kaliteli ve kalıcı kalem dolma kalemdir. İşte o dolma kalemim olan insanların mürekkebi hiç bitmesin isterim. Biteyazarsa doldurmaktan büyük keyif alırım. Ruhumuza, kalbimize el yazısıyla ve dolayısıyla birbirine bağlı harflerle yazan insanlardır onlar... Kelimeler sanki tatlı bir melodi ve ahenkle yazılmıştır. Onları izlemek bile haz verir. Hem dolma kalemle yazılanlar silinmez de... Antika gibi değerlidirler. Gözünün içine bakarsınız yıpranmasın diye. Modası geçmiş olsa da, asaleti ile kendine çekerler. Belki çocukluğumuzu hatırlatırlar, belki de büyüklerimizi... Her zaman kullanmak istemezsiniz; özel anlara aittirler. Onları elde tutmak bile bir özen ister. Bazıları hassastırlar; tepetaklak gelirse mürekkebiyle ağlarlar. Onları dik tutup, kapağını kapatıp ağlamalarına engel olmak gerekir.
 
 
Ya da ucu azalmış, kalın ve kaba yazan kurşun kalem gibi insanlar vardır. Elimizde silgiyle gezesimiz gelir; zaten okunaksız ve zarafetten uzak yazarlar. Yontulmaları gerekir. Kırılgandırlar. Kolayca yazmak isteriz, kalemtraşla açarız açarız kırılırlar. Kıymıklıdır kimi, elimize batar. Sonunda biterler, elimizde tutamayız. Bazısı ucunda kendi silgisiyle gelir, özgüvensizdir. "Silinmeye hazırım" der sanki. Kurşun kalem insana sınav heyecanını hatırlatır. Silebilme olasılığını barındırsa da, "ya yanlış yazıyorsam" korkusudur.
 
 
Ya da adı 'tükenmez' olsa da, tükenen ve asla da yeniden doldurulamayan kalem gibi insanlar vardır. Doldurmak için çaba da harcamayız, çünkü yenisini bulmak kolaydır. Ama tükenseler de nedense kalemlikte dururlar. Bitse de "belki yazar yeniden" dedirten saçma bir umut besletirler. Aşağı doğru koyarız akar, yukarı doğru koyarız kurur. Ucuna nefesimizi verir, hoh'lar suni teneffüs yaparız. Belki yazar, belki yazmaz... 'Tükenmez' adından gelen,  aslında sahte bir umuttur verdikleri.
 
 
Ya da divit kalem gibi insanlar vardır. Mürekkep hokkası dibinde... Diviti hokkaya biz daldırmadıkça yazmazlar. Bir anlamda gururla ya da tembellikle beklerler, yazdırmanı... Bazılarının hokkası açıkta olduğu için kurumaya meyillidirler. Kolay değildirler bu insanlar. Hareketi senden beklerler ve yazımı da zordur. Duruma göre uç değiştirmek gerekir. Uç seçmek bize kalmıştır. Çok bastırarak yazmaya kalkarsak ucu ikiye ayrılır; çift yazar. Yaklaşımlarımızın şakül ayarı önemlidir; dikkat ister.
 
Her şeye rağmen kalemliğimizdeki kalemleri atmak da zordur. Arada bir dökeriz önümüze hepsini. Ruhumuza yaz(a)mayanları çıkarır çöpe atarız. Kim bilir bizim de başkasına yaz(a)madığımız zamanlarda bir de bakmışız çöpteyiz...
Mürekkebinizi bitirtmeyin, bitirenleri uyarın :)

9 yorum:

  1. Müge çiçeği harika. İnci çiçeği. Hayırlı olsun. Yazıları okuyacağım. Ahmet Bektaş

    YanıtlaSil
  2. yazın sayesinde niye her zaman kalemliğimde az kalem olduğunu ya da niye sürekli kalem kaybettiğimin sırrını çözdüm :)
    Şahane bi yazı..Kalemine sağlık :)
    levent A.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Küçükkenki kırtasiye merakımız, rengârenk ve her türden kalem sahibi olma ihtirasımız, aslında nasıl naif bir duyguyla beslenir değil mi?
      Metafordan anafora doğru gidiyorum sanki :)))

      Sil
  3. Hayat uzerine guzel bir karşılaştırma..Birde fosforlu kalemler vardır...Önemsetici görev ustlenmişlerdir hayatımızda..Hangi kalemle yazarsak yazalım ,mürekkebin kalitesi ne olursa olsun, üzerinden fosfor geçilen yazı, artık eski yazı değildir..Kapalı havadaki bir şimşek parlaklığı gibi öne cıkmıştır tüm sayfa boyunca...Artık tüm cümlelerden önemli hale gelmiştir o fosforla çizilmiş yazı..Önce o okunur, once ona dikkat edilir,hafızada önce o kalır..
    Bazı insalar bizlerde de boyle etkiler bırakır...Fosforlu mürekkep gibi ruhumuzu boyarlar...O an önemli hale geliriz..Kalabalık yollarda fosforlanmış vucutlar gibi dolaşırız....Bir zaman gelir onlar gider fosfor solar ama daima ruhumuzda, fosforlu gökkuşağı renkleri gibi son nefese kadar içimizdedir kalır......

    Yazınız için tebrik ediyorum..Başarılarınızın devamını diliyorum..
    KUKULETA

    YanıtlaSil
  4. ahhhh, bence en güzelleri de kurşun kalemler. görüntüleri o kadar yalın ve hoş ki. hem de son derece doğallar. dolmakalemler gibi başkaları tarafından doldurulmak zorunda kalmazlar. ya da tükenmez kalemlere benzemezler. var oldukları sürece eksilmezler. sadece bir kalem açıcıya ihtiyaç duyarlar yazmak için. bu da onların törpüsüdür yazmaya sevk eden.. yalnız bitince, boylerı küçülünce yazamazlar. ehh, herkes birgün tükenecek zaten değil mi?

    ayrıca da kurşun kalemler kişinin layık gördüğünü yazarlar, her kalem gibi. ortak noktaları boldur diğer kalemlerle. ama diğer kalemlerde hep bir hava, hep bir hava. bir yere kadar tabii.

    kalemleri insanlarla özdeşleştirmek farklı bir yaklaşım olmuş. ama malesef katılamayacağım.. çünkü kalemler sadece bir aracıdır ve bu aracıları insanlarla bir tutamam ben..

    neyse. değişik bir yazı. yine de kalemine sağlık :)

    YanıtlaSil
  5. Kukuleta ve Pandora'cım, güzel katkılarınız ve yorumlarınız için çok teşekkür ederim.

    Şahane yazmışsınız!! :) Sağ olun!!

    YanıtlaSil

hadi söyleyin bi şeyler :)