6 Mayıs 2011 Cuma

ALT TARAFI ON GÜNLÜK BİR ŞEY...


Bizim ergen her sabah 7:30da kalkıp, 8:00de evden çıkar. Amma velakin frenk evinde kalkış 6:30 imiş. Evden çıkma vakti de 7:30. Bu 1 saat içinde bizim frenk hazırlanıyormuş; bizdeyken hiç öyle yavaş değildi yahu. Belki de bizim bu işe ayırdığımız yarım saate uyum sağlamak zorunda kalmıştı; ne bilelim biz böyle olduğunu. "Anne ya, 1 saatte mıymıy hazırlanıyor, ben de mecburen kalkıyorum artık. Ama uykudan da yıkılıyorum" diyor :) Ben çocuklarımın her şikayetine kulak asan, "aman da aman" diyerek ilk şikayette çözüm üretmeye çalışan bir tavuk anne olmadım hiç. Öncelikle kendilerinin çözüm üretmesi ve/veya üretmeye gerek olup olmadığına kendilerinin karar vermesi için vakit tanıyıp, problem devam ederse, ve aslında gerçekten de problem ise, o zaman müdahale etmeyi seçmişimdir. Kısacası anne ya da babaya bağımlı kalmadan büyümelerini istemişimdir. O yüzden de bu şikayete hiiiç kulak asmadım. "Ay vah vah çocuğum uykusuz kalıyor, ah ah beklemek zorunda oluyor, aman kızım sen de söyle hemen derdini..." tarzında önerim olmadı. Ayrıca alt tarafı 10 günlük bir şey... Kalender olmayı ve uyum sağlamayı da öğrenmeliler. (Sert mi kaçtı ne?)

Okulun ilk günü girdiği bir coğrafya dersinde haliyle bolca soruyla karşılaşmış. Genelde Türkiye'ye, özelde kendine dair soruları cevaplamış. Bizim sistemimizle farklılıklardan bir tanesi ders saatleri imiş. Bizde 45 dakika, onlarda 50 dakika. Frenk hoca da kendi saatlerinin çokluğunun iyiliğini vurgulayınca, bizimki ı ıhh dediği anda, sınıftaki bütün frenkler "eveeet eveet" diye desteklemişler (pardon aslında oui oui demişler :pp) Yani gördüğünüz üzere ey blog halkı, öğrenci her yerde öğrenci: 5 dakika bile nasıl da değerli olabiliyor değil mi :)
Daha sonraki derslerde içleri kıyılmış tabii hafiften. Her daim Fransızca'ya ya da yabancı dile alışmak biraz zaman alacaktır haliyle. Beyin yoruluyor. Dolayısıyla sıkılmış biraz. E tabii ben bunu da dert etmedim. Ayrıca alt tarafı 10 günlük bir şey.. Sabırlı olmayı ve farklılıkları da öğrenmeliler.

İlk gecesinden sonraki üç akşam yarımşar saatten 3 kez Skype ile görüştük. Kaldığı odayı, ki frenkimizle paylaşıyor, gördük. Evin kedisini gördük. Baba hariç tüm ev halkıyla selamlaştık, karşılıklı merci boku'laştık. Bebeği de gördük tabii. "Tulumda ayaklarını görsem ya" deyince, anne bebeği zart diye soyuvermez mi! :) Çok şekerdi. Ayrıca el emeği, göz nuru anneanne örgülerine tapmışlar.
Dün akşam sadece mailleştik. Nerelerde gezdirdilerse artık, ayaklarımı hissetmiyorum ama keyfim yerinde demiş. Ki ben aslında her gün haber beklememeye hazırlamıştım kendimi. Sağolsun haber veriyor. Bu akşam da kamp yapacakları için yine görüşemeyiz. Ayrıca alt tarafı 10 günlük bir şey.. Kendi başına kalmayı ve ebeveynler olarak her dakikasının hesabını istememeyi öğrenmeliyiz..

Mailde, blog'uma bir göz atmasını istemiştim, vakit bulursa. Okumuş.. Kendi hikayesini hafif matrak bir dille okuyunca çok gülmüş. En çok da uçaktaki hallerini anlatışıma. Skype'dan konuşurken ben bir yandan da not alıyordum. Hatta ona da söyledim, mümkün olduğunca bir şeyler anlat ki yazabileyim diye. Konuşurken "anne bak şunu da yaz, bunu da anlat" diye bir de bana not aldırdı :) Hepinizin ellerinden öpüyor (yalaannn :D)

Öğle yemeğini okuldan yemiyorlarmış. Okulda mı yok, ya da olsa da yenesi şeyler mi değil, bilmiyoruz henüz. O nedenle de her gün frenk annemiz, çocuklara sandviç yapıp veriyormuş. Öyle de çok yapıyormuş ki, bizim kız bitiremeden dönüyormuş. Kızımın şaşkınlıklarından biri, frenklerin feci yemek yemeleri. Bu bağlamda kızıma, dört çocuğun üstüne bir de benimki gitti diye, aman sakın anneyi yormamasını söyledim. "Anne zaten kadınceğiz bitap görünüyor; sanırım bebek çok yoruyor onu" dedi. Anlaşılan bizim ergen yormuyor onu.. Neyse zaten alt tarafı 10 günlük bir şey.. (bu noktada bir şey öğrenilmesi gerekmiyor kanımca)

SON DAKİKA haberi (sms marifetiyle): Kamp yerine gitmişler. Çadırları kurmuşlar. Birazdan grubu için sofra hazırlayacakmış. Bu arada kamp yaptıkları alan, buraya gelen frenk hocalardan birinin (ki kendisi hamam sefasına mest olmuştu hatırlarsanız) evinin bahçesiymiş. Evi şato gibiymiş, bahçesi de çok geniş. 20 çocuğun kamp yapabileceği bir alan. O da sağolsun bu fırsatı yarattığı için. Kızımın bir de siparişi var: geldiği zaman kuru fasulye istiyor: yurdum yemeği demeyi de ihmal etmemiş :)) (ya bu kız gitmeden önce de iki kez kuru istemişti ve yapmıştım. Niye takıldı buna bu kadar acaba?)

Çocuklarımız sağ salim ve mutlu dönsünler diye Zekeriya sofrası adasam mı diyorum. Adağımı yaparken de tüm frenkleri davet mi etsem ne? :)

10 yorum:

  1. Bacıcım ya "Alt tarafı 10 günlük birşey" cümlesini o kadar çok kullanmışsın ki sanki kendini teselli etmektesin gibi geldi:)) Üzülme üzülme az kaldı, "Alt tarafı 10 günlük birşey":)))
    Nöbetçi yiğenimin keyfinin yerinde olmasına nöbetçi teyze olarak çok memnun oldum, hep öyle sürsün inşallah ve keyifle dönsün. Eh "Alt tarafı 10 günlük birşey"
    :)))

    YanıtlaSil
  2. :)) Allah tez elden kavuştursun. Ne de olsa 10 günlük bi şey :D

    YanıtlaSil
  3. Bacıcım yok yok, teselli değil.. üzülmüyorum da.. çünkü haberler gayet iyi ve endişe edilecek en ufak bir şey yok.. Tekrarlar sadece muziplik ve mizah amaçlıydı yani :)
    Sağolasın :)

    YanıtlaSil
  4. Sevgili Şirvan, çoook teşekkür ederim!!! :)

    YanıtlaSil
  5. Ne kadar sicak bir aileye gitmis kizin. Sanslisin! Kameradan merci boku'lasmaniz hosuma gitti. Maceralarini zevkle okuyorum kizinin

    YanıtlaSil
  6. Didemcim, gerçekten o da, biz de şanslıyız. Çok teşekkür ederim! :)

    YanıtlaSil
  7. Çok özlemişsiniz çok, Allah kavuştursun hayırlısıyla:)

    YanıtlaSil
  8. Sevgili Fadiş, özledim evet.. Ama onun kazanımlarını düşündüm hep. Bu çok değerli bir deneyim her çocuk için. Bir sorun da yaşamadığı için gönlüm çok huzurlu.
    Çok sağol !! :)
    Hoşgeldin :)

    YanıtlaSil
  9. kadının çocuğu soyması ne büyük bir rahatlık halidir yahuu biz olsak üşütür diye yerinden kaldırmayız:))

    YanıtlaSil
  10. Meyracım ayyynen öyle.. :)))

    YanıtlaSil

hadi söyleyin bi şeyler :)