7 Ocak 2011 Cuma

TİYATRO TEFRİKASI



 
İlkokuldayken çocuk çocuk yazardım. Atatürk'e, Anneler/Babalar Gününe, 23 Nisan'a şiirler... Onları eski bir yazımda sözünü ettiğim, babamın daktilosunda temize çeker dosyalardım bir de. Bazen, annemi iş yaparken görüp, bizim için çalışıp durmasına kıyamayıp ona şiirler... Hatta hediye diye şiir verdiğim de çok olmuştur. Annem hâlâ saklar bazılarını. Üniversite yaşıma kadar yaptım bunu. Sonra büyüdüm :) Yazma tutkum şiirlerden hatıra defterlerine evrildi. Gençlik hallerimin "küçük sırlar" versiyonu başladı. O zamanlar bloglar olsaymış ne güzel olacakmış. Şiirler, hatıralar bir yana hiç bırakmadığım ve yazdım mı sayfalarca yazdığım mektuplarım asla eksik olmadı o yıllarda. Yazamadığım zamanlarda kasete konuşup yolladığım da oldu. Çene de bol ya, hiç zorlanmadım :)

Ortasondayken konservatuarın tiyatro bölümüne hazırlanmaya niyet ettim. Hem de hiç araştırmadan, soruşturmadan.. Sınavda bir fıkrayı oynuyormuşsun demişti, bir arkadaşım. Fıkra buldum; kendi kendime odaya kapanıp çalışırdım. Aslında o sırada da epey bir eğlendim. Amma velâkin, o yıllarda tiyatro oyunculuğu pek de parlak bir meslek değildi. Babam bu konudaki kaygısını anlattığında haksız bulamadım onu. O yüzden de fizik, kimya, biyoloji yollarına geri döndüm. O yollara düşmüş olmaktan hiç rahatsız olmadım, ama oyunculuk hep içimde kaldı; eninde sonunda yapmak istediğim bir arzu olarak. Çevrem hep "sen oyuncu olmalıydın" dedi durdu; gülümsedim geçtim. Tek kanallı yıllarda ERT adı altındaki Yunan kanalından "Fame" dizisini izlerken ekrana yapıştığımı hatırlıyorum; offf nasıl özenirdim.

Üniversite, ihtisas, evlilik ve art arda iki bücürden sonra tek sahnem hayatın sahnesi idi. Prova bile yapamadan, ezbersiz, arada ezberi bozuk, dekor ve kostümü düşünemeden doludizgin geçen yıllardı onlar. Kendimizi unuttuğumuz yıllar. Her şey zamanında denir ya, işte o zamanlar da bunu gerektiriyordu. Çok yorulduk, geriye dönmek istemem ama "kariyer de yaparım, çocuk(lar) da" derken de hiç şikayet etmediğim yıllardı.

Çocuklarımın altı ve sekiz yaşlarında olduğu yıl, o zamanki sekreterim olan, hâlâ da çok sevdiğim ve görüştüğüm tatlı kız, gazetedeki bir söyleşiyi bana haber verirken heyecanlıydı. Çünkü tiyatroya olan tutkumu ve yapabilme arzumu çok iyi biliyordu: bize çok yakın bir kültür merkezinde oyunculuk atölyesi açılıyordu. Verilecek eğitimden sonra, "Gençlik Tiyatrosu" oluşturacaklarından söz eden Ali Poyrazoğlu'nun sözleri başımın üzerinde kocaman bir ampul yaktı. Ama.. ama.. ben artık genç değildim ki.. Otuz yedi yaşımdaydım. Günü geldiğinde gittim Poyrazoğlu'nun huzuruna çıktım: "Çok istiyorum ama yaşım...".
Konuşturmadı bile fazla: "Sendeki bu ilgi ve cesaret olduktan sonra tabii ki geleceksin. Hemen kaydol."

Dört aylık, amatörler için gayet de sıkı bir eğitimden sonra sıra oyun çıkarmaya gelmişti. Ama eleme yapılması gerekiyordu; sınav yapılacaktı. Yüz kişiyle başladığımız atölye mevcudu birinci elemede elli kişiye, ikinci elemede on beş kişiye düşürüldü. Vee Eylül'de oyunun provaları başladı. Hangi role daha uygunuz ya da becerebiliyoruz diye seçmeler yapılırken, birçok bayan arkadaşım gibi benim de iki role hazırlanmam gerekti: ciddi ev sahibesi ile hafifmeşrep bir kadın. İkisini arka arkaya vermem lazımdı. Önce hafifmeşrepi oynadım, ayağımda yüksek topuklar ve ağzımda bir sakız. O bitti, diğerine başladım. Ayakkabıları çıkarmayı akıl ettim ama sakızı ağzımda unutmakla kalmayıp, ciddi hanfendüyü oynarken çiğnemeye de devam etmişim. Salondakiler yıkılıyor ama o kadar da ciddi bir parça ki, nesine gülüyorlar anlamıyorum. Replik hatam yok, tavırlarım ve beden dilim tamam... Sonuçta ciddi ev sahibesi rolüne uygun görüldüm :) Provaların zorluğunu, yorgunluğunu ve neşesini, prömiyer akşamının zevkini, alkışları, kutlamaları, aldığım tatmini anlatmam çok zor. Eşimi ve çocuklarımı da provalara çağırırdım; biz çalışırken salonun bir ucundan içeri girdiklerini görünce nasıl sevinirdim. E ne de olsa evde ezber yaparken beni çalıştırıyorlardı ve velilerim olarak sonucunu görmeye hakları vardı :)

Birinci oyundan sonra, ikinciye de çalışıp, bütün kışı ev, iş ve sahne arasında mekik dokuyarak ama bir an bile gık demeden geçirdim. Yaza doğru bürokrasi ve siyasetin oyununa gelen (kibarcası) grubumuz dağıtıldı. "Olsun bu da yeter bana" diyemeyecek kadar gazımı almış olan ben ve arkadaşlarım şap gibi ortada kaldık. Oraya koştuk, buraya koştuk. I ıhh geri alamadık sahnemizi. Ama tozu bir kez işlemişti bünyeye. Onu da geri vermeye niyetimiz yoktu.

Bu "Varan 1" idi. Ama o zaman henüz bilmiyordum bunu. İlk ve tek deneyimim olacak sanıyordum. O hüzünle yazmalarıma geri döndüm.

25 yorum:

  1. devamını nasıl bekliyorum bilsen...
    Bir şeyi iste yetere en güzel örneksin...içindeki çağlayan iyiki durmamış hep akmış...
    Sevgimle

    YanıtlaSil
  2. Üçünü çıkaramadım ama seni tanıdım, yüzünde en büyük gülümseme olan woman in red:)
    Yani insan birşey istemeye görsün dimi, evren eğiliyor bükülüyor sana ortamı hazırlıyor gel yaşa diye. İsteklerimizin hangisi olmuyor ki:)

    YanıtlaSil
  3. Lalecim, çok doğru söylüyorsun.. o kadar istemişim ki, resmen içimden bas bas bağırmışım, çağırmışım "geelll" diye...
    Ne güzel yazmışsın, çokkk sağol.. yüreğime dokundun :)

    Sinemcim bingo! Yıl 2001.. kızıldım o zamanlar. Ve aynen istemek ki nasıl istemek hem de.. sağol canım..

    YanıtlaSil
  4. He he, ben de diğer üçünü değil ama meşhur olan seni çıkarabildim, gerisini boşver zaten.
    Harikasın, bidenesin, süpersin. Devam devam, hem tiyatroya, hem yazıya.
    Şeker bacım benim:))

    YanıtlaSil
  5. Canım bacım yaa.. :)))))
    ama dur bi süre sonra o arkadaşlarımın da kim olduklarını yazacağım.. gurur duyuyorum onlarla..

    YanıtlaSil
  6. ben de ilk kez cehov la tanışmıştım sahneyle, üç kız kardeşdeki nataşa olarak ...
    yazdıklarınız cesaret verdi bana... kim bilir belki ben de dönerim sahnelere. kariyer ve çocuk olayını biraz daha büyüttükten sonra :)

    YanıtlaSil
  7. sen azimli ve süper bir dünyalısın bence:)) derinden istemek başarmak bu demek sanırım..

    YanıtlaSil
  8. Sevgili Yasemin, kariyer ve çocuk olayı büyüyünce n'olur yazdıklarımı unutmayın! O cesaret kaçmasın n'olur!! :)

    Meyracım, kendimin farkında değilim. Dışarıdan gerçekten de öyle görünüyorsa, ne mutlu bana! sağol canım :)

    YanıtlaSil
  9. Güzel yazı yazabilenlerin yapamayacağı iş yoktur diye düşünürüm hep... En güzel örneği de sizsiniz galiba... Tiyatro güzel bir uğraş, imrenmedim desem yalan olur... Varan'ların devamını merakla bekliyoruz artık... Selam ve sevgiler.

    YanıtlaSil
  10. Müge abla :) 10 parmağında 20 marifet resmen :)) Tiyatroyu çok severim. Küçükken yaklaşık 4 sene ben de bir atölyeye devam etmiştim. Ama malum biz 90ların çocuklarıyız, dersane başlayınca bütün kurslarım bitti benim.. Neyse sen yine de bloguma göz at bir ara :))

    YanıtlaSil
  11. Tebrik ediyorum canım.Her yiğidin harcı olmayanı başarmışsın.Heves ve arzu olmadan olmayacak iştir tiyatro ve Sn. Poyrazoğluna yürekten katılıyorum ayrıca da yaşımız değil de yüreğimiz değil mi önemli olan.
    İnşallah kısa zamanda varan 2 yi duyabiliriz.

    YanıtlaSil
  12. Müge, Sevgili Müge...
    Ne güzel şeydir şu hayatta, sevdiğin şeylerle meşguliyette olmak !.. İkimizde konservatuara uzaktan bakan kediler misali bir dönem geçirmişiz. Ama artık biliyorum ki; insan (senin dediğin gibi) yürekten çağırırsa istediklerini yanına geliyor. Sevdiğin işi yaparken ki "Müge" nin ışıltısı buralara kadar geliyor güzel insan.. :)

    Alkışlar seninle olsun daima,

    Sevgiler kucak dolusu...

    YanıtlaSil
  13. Muge'cim blog isinde niye boyle basarili oldugun anlasildi. Baksana cocuklugundan beri yazmaya merakliymissin. Siirler, yazilar, gunlukler...Hele hele tiyatro dersen o zaman daha da sahane. Bu konudaki kabiliyetini tebrik ediyorum.
    Umarim 2011 de daha da guzel islere imza atarsin. Hayallerinin pesinden kos derim.

    YanıtlaSil
  14. Canım blogdaşlarım hepiniz sağolun.. Yalnız dikkat ettim de, ne zaman tiyatroyla ilgili yazsam, mutlaka çoğu kişinin bir tiyatro geçmişi olduğu ortaya çıkıyor.. ya da olmasa bile sıcak bakanlar çok fazla sayıda.. Duyarlı ve sanattan hoşlanan insanlar olunmasa, blog yazmaya bile girişilmezdi.. buradaki herkes benim gözümde birer sanatçı.. gurur duyuyorum inanın :)

    YanıtlaSil
  15. Bu arada fotodaki meşhurlarımı ilan edeyim artık :))
    Soldan 3. olan şu an "Çocuklar Duymasın"daki Basri; Havuç'un ev arkadaşı olan.
    Soldan 4. İstanbul'da Hayaleti Ruhiye diye bir ekibin elemanı/yazarı/oyuncusu ve şahane şovlara imza atmakla meşguller. Ayrıca birkaç popüler dizide oyunculukları var.
    Sağda yeşil ceketli olan "Benim Annem bir Melek" dizisinin kapıcı Sıddık'ı. Ayrıca Dot Tiyatrosu'nun oyuncularından.

    Bu gençlerden 2 tanesi, bu ekipten sonra üniversite sınavlarına girip, tiyatro bölümlerinden mezun olmuş okullu oyuncular. Hatta Basri rolündeki arkadaşım, İşletme fakültesini bitirdikten sonra 2. fakültesini de bitirmiş durumda. Oyunculuğunun yanı sıra hocalık da yapıyor.
    Onlar benim gurur duyduğum eski sahne dostlarım. Hâlâ da görüşürüz.

    YanıtlaSil
  16. ah şöyle olurdum ben, şunu yapardım şunlar şunlar olmasaydı ya da bana imkan sunsalardı bahanelerinin altına sığınıyoruz ya çoğunlukla, sen o çoğunluğun dışında kalan koca yüreksin.. Canım Müge'm..

    YanıtlaSil
  17. Tatlı annem.. o zamanlar da oldu merak etme.. engeller, imkansızlıklar, sen anlarsın, "bencileyin" gibi ı ıhh denmeleri vs vs oldu.. ama bi süre sonra bünye kıpraşmaya başlıyor ve hiçbirini gözün görmüyor.. hah işte o zaman, o istek evreni öyle bir dürtüyor ki, tüm o bahane ve engeller, saygıyla kenara çekilmek zorunda kalıyor.. bekle göreceksin.. sen de benim canımsın..

    YanıtlaSil
  18. blog dünyasını işte bu yüzden seviyorum; sana heyecan verecek, örnek olacak, okurken ne güzel dedirtecek; istekleri uğruna pes etmeyen, vazgeçmeyen insanları tanıma fırsatı vermesi..senin gibi...

    YanıtlaSil
  19. Ödülün ve mimin var canım beklerim:)

    YanıtlaSil
  20. http://www.youtube.com/watch?v=-AphKUK8twg

    bu şarkıyı müge söylesin biz dinleyelim o zaman... hani seni dünyalı tanımlar mı bunları yapmaya nasıl vakit buldun, hangi ara kalktın, hiç mi uyumadın, hasta da mı olmadın.

    öperim...

    YanıtlaSil
  21. Minimalist'cim, sağol.. ama burası öyle bir dünya ki, birbirimizi ivmelediğimiz çok kesin.. bana bu gücü veren insanları yanımda hissetmek de beni motive ediyor.. senin gibi..

    YanıtlaSil
  22. y.'cimmm... inan çok duygulandım.. sıfatı yalnız başıma kabul etmem imkansız.. bu yüzden de, şarkının şu sözlerini hepimiz için söylemekten zevk duyarım:
    ...To come home before the sun
    And all my sisters
    Coming together
    Say yes, I will, say yes, I can
    ....
    'Cause no one knows
    Me underneath these clothes'
    But I can fly
    We can fly, ooh...

    YanıtlaSil
  23. Hemen geliyorum İkizlerimizin tatlı annesi :)

    YanıtlaSil
  24. Bu yazı ve azmin alkışlanır.Varanların devamını bekliyorum.Sevgiler.

    YanıtlaSil
  25. bende varanların devamını merakla bekliyorum.

    YanıtlaSil

hadi söyleyin bi şeyler :)