19 Ocak 2011 Çarşamba

TİYATRO TEFRİKASI-3

Gel zaman git zaman derken, gelme desek de gelen, gitme diye sızlansak da takmayan zaman aktı gitti. Önceki 'varan'lardaki kaliteye alışmış olan bu bünye, piyasadaki diğer tiyatro topluluklarını bir türlü beğenemedi. "Ne yapabiliriz, ya da kendimiz mi bir şeyler başlatsak" minvalindeki hararetli konuşmaların özneleri olan ekip arkadaşlarımla, artık gündelik sohbetlere döndük. Mecburen.. Kabullendik... Kendimi artık primlerini sahneyi özleyerek ödemiş emekli amatör oyuncu olarak görüyordum. Civardaki kahvehanelere gidip meddahlık mı yapsam diye tabii ki düşünmedim :)) Tek sahnem ev ya da arkadaş ortamlarındaki sessiz film oyunlarıydı. "Tiyatroya devam ediyor musun?" diye soranlara içim cızzz ede ede olumsuz cevap veriyordum. O arada çocuklarım okuma fişlerinden, iki bilinmeyenli denklemlere kadar ilerlemişti. Sayemde "olmak ya da olmamak" ile başlayan okuma maceraları, "A şehrinden saatte 60 km hızla çıkan bir araba, 500 km ötede dakikada 100 cc su dolduran bir havuz dolana kadar kaç saat geçer" gibisinden abuk mecralara ulaşmıştı. Yaniiii çocuklar artık liseli olmuştuuu :) Ne çok sahnesiz kaldığımı varın siz hesap edin gari...


Tarih: Ekim 2009. İstanbul'dan çok yakın bir arkadaşım telefonla arıyor ve diyor ki: "Mügeee, İzmir'de de Müjdat Gezen Sanat Merkezi (MSM) açılıyormuşşş!!". "Zamaaan geeel geeel, ruhumun sesine geeel" diyen ben, fitili ateşleyip araştırmaya koyuldum. Kasım'da kaydoldum, Aralık'ta dersler başladı. Yaşları 16 ile 45 (bu tabii ben oluyorum) arasındaki bir sınıf insanla çalışmalara koyulduk. Ama sınıfı görseniz tam bir lise; bağıran çağıran, hocanın sözünü kesen, ödev yapmayan, ödevi erteletmeye çalışan bir grup içindeyim. Sınıfta yetişkin olarak, (bir hocamızın bize taktığı isimle 'Ermişler' grubu), sadece 5 kişiyiz. Hemen örgütlenip, bu hengameyi susturma planları yapmaya başladık. 1 ay sonunda sınıf düzene girmiş, ödevlerin verdiği neşeyle ahenk içinde dans ediyordu (üzerlerine Elidor saç kremi sıktık dermişim).

Yedi ay boyunca her Cumartesi ve Pazar oraya gittim. Her gidişimde uçarak... Bir kez bile "hastayım gidemeyeceğim", "öff bugün de canım hiç çekmiyor", "aa bu Cumartesi de keyfime bakacağım", "misafirlerimizi Cuma değil de, Pazar günü kabul edelim" vs demeden... Ev halkının da biyolojik ritmi benimkini destekleyince, evde yeniden ezberlerimi takip edecek birileri hep oldu. Ders günü herhangi bir resmi tatile ya da bayrama denk geldiğinde bile, vücudum bir eksiklik hissetti. Öyle günlerde okula doğru giden ruhumu zar zor geri döndürdüm. Sınıf arkadaşlarım bana önce Müge teyze derlerken, "ya biz sana teyze demekte zorlanıyoruz, Müge abla desek? Hem senin neredeyse bizden farkın yok" demeye başladılar :))) Bunu duyan "ablacılar", o zaman biz de Müge diyeceğiz, haberin ola mektubu yolladılar. Hepsi başımla birdi. Hocalarıma da ben; bana lütfen 'Müge Hanım ve siz' diye hitap etmeyin, ben sizin öğrencinizim, Müge daha hoşuma gider dedim. Ama ben onlara "hocam ve siz" demeyi asla bırakmadım. Böyle bir hitap derlemesinden sonra sınıf kaynaşmaları daha bir hoş oldu.



  Binaya girince her yerden gelen müzik, dans ve tiyatro sahne çalışmalarının sesleriyle, hani o hep imrendiğim "Fame" dizisinin ortamına sonunda kavuştuğumu hissederdim. Konservatuar ciğerinin kapısında kedi olmuş ben, artık ciğerin bir parçası olmuştum. Tabii ki yine Shakespeare'siz olamayacak süreçler sonrasında, Moliere ile biten eğitimimizin son durağı sahneye bir oyun koymaktı (gerçi ben bu zamanları yaşarken de blog'a yazmıştım ama şu an yazdıklarım olayın farklı bir boyutu). Sınıf çok kalabalık olduğundan ve herkesin de iyi kötü bir rolü olmalı düşüncesinden yola çıkarak, çok da bilinmeyen bir oyuna hazırlandık. Oyundaki adım Neriman'dı ve köyün lafını esirgemeyeniydi. Ben hep oyunun sahnelenene kadarki prova aşamalarında çok eğlenmişimdir; herkes de aynı şekilde. Güldüğümüz belli olmasın diye kendimizi kasarken gözümüzden yaşlar süzülmesinden, tuvalete zor yetişmeye kadar varan bir prova dönemi geçirdik. Ha tabii arada hocamızın sinirlenmesi ile cezaya kaldığımız da oldu :))

Haziran sonunda dersler ve oyunumuz bitmişti. Yedi ayın doygunluğu damar boyutunu aşıp, hücre düzeyinde hissediliyordu. Endoplazmik retikulum bile keyifle salınıp, hücre duvarına takılıyordu. Varan-III, diğerlerinin acısını sonuna kadar çıkarmıştı. E benim vasiyet de geçerliliğini kaybedince, avukatımla vasiyeti yırttık attık.

21 yorum:

  1. rol sana şıp diye oturmuş bence, resimdeki kadar şirinse oyun seyretmek isterdim valla, kısacık bir videosu buraya koyulamaz mı?

    YanıtlaSil
  2. O gemide ah ben de olsaydım...
    Çok isteyince oluyormuş demek. Okumak bile iyi geldi bu macerayı.
    Rüyaların gerçekleştiğini görmek ne güzel.
    Sevgiler...

    YanıtlaSil
  3. Toprak, videosunu bir türlü alamadık. Resimdekilerden biri çektirmişti ama yok yahu bir türlü vermedi kerata.

    Asuman hanımcığım, çok sağolun :) Sonunda macera feraha çıktı :)

    YanıtlaSil
  4. Resimler her şeyi fazlasıyla anlatıyor aslında... İmrenilmeyecek gibi değil... Bu başarı hikayesi burada bitmez diyerek selam ve sevgilerimi yolluyorum...

    YanıtlaSil
  5. Canım isteğine kavuşmana daha doğrusu sevgiline kavuşmana çok sevindim Varan 3 daha bir hoşuma gitti.Fotoğraftan anladığım kadarı ile gayet eğlenceli bir oyun olmuş.Keşke olsaydı videosu neyse artık ne yapalım foto. ile yetineceğiz:)
    Sevgiler..

    YanıtlaSil
  6. Yalnız, hiç "teyze tipi" yokmuş ki zaten :))

    Bir şey diyeyim mi, kurslarda hep böyle oluyor. Ben de Almanca kursuna gidiyorum haftasonları, biz öğrenciler genellikle ödevleri unuturken 45 yaşındaki X ablamız hepsini yapıyor; o kadar çalışkan ki kendimden utanıyorum!

    YanıtlaSil
  7. ben anlamam arkadaş kalkıp oyuna gelemeyeceğimize göre, bir youndan kısa da olsa video istiyoruz, di mi arkadaşlar?

    YanıtlaSil
  8. İzmir de olsaydım kesinlikle kaçırmazdım , azmin zaferi karşısında saygı duymak lazım , saygılarımla ...

    YanıtlaSil
  9. Bacıcım, karşında saygı duruşuna geçiyorum. İkizinin alamadığı hevesini almış olman da ayrıca çok sevindirici:) Ah bir de izleyebilsem seni:))

    YanıtlaSil
  10. ben video istiyorum please:) bu arada mim çok yakında unutmadım:)

    YanıtlaSil
  11. Canlarım hepinize çok teşekkür ederim. Aşama aşama nasıl da kazındığımı ve bu "Varan"a nasıl da sabırla ve bitmeyen bir istekle ulaştığımı artık biliyorsunuz. Video konusu bir yılan hikayesi oldu ve biz de ucunu bıraktık açıkçası.
    İnşallah bir sonrakini canlı izlemek nasip olur :)

    YanıtlaSil
  12. Öyle hoşuma gitti ki bu öykü. İnsan isteyince her birşeyi yapar derim hep, çok hoşuma gitti çok:)))

    YanıtlaSil
  13. Seni izlemek isterdim Müge'cim, gerçekten; belki bir gün kısmet olur, izler ve gurur duyarım yaptılarınla.
    Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
  14. gerçekten imrendirici :))) demek ermişler haa çok hoşuma gitti bu hitap...insanın yaptığı bir şeyden bu kadar mutlu olması ve bu kadar keyifle anlatması ne büyük bir ayrıcalık...

    YanıtlaSil
  15. Ne guzel bir macera olmus Muge! Beklemis beklemis sonunda dilegine kavusmussun. Iyiki bu sure zarfinda vazgecip aklindan, kalbinden cikarmamissin bu tutkunu...
    Arkadasin MSM nin acilisini haber verdiginde kimbilir ne ciglik kiyamet oldun, nasil heyecanlandin. Tutkularinin pesinden git. Fotograflarda baktim baktim seni bulamadim:(
    Hatta laptopu gozumun dibine yaklastirip baktim

    YanıtlaSil
  16. Müge, kocamın baskısıyla yazını sesli okudum. Şimdi plan yapıyor, Müjdat Gezen'e mi gitseymiş? Sahne tozu böyle bir şey herhalde, şimdilerde Buzlar Çözülmeden'de deli çavuş rolü için hazırlanıyor. Baharda da Lüküs Hayat Rıza rolünü oynayacak. Bravo size diyorum, artık bir takipçin daha var :-)

    YanıtlaSil
  17. Ve şu aralar o kadar yoğun bir sahne debelenmesi içindeyim ki, ne düzenli yazabiliyorum, ne de yorumlarınıza teker teker dönebiliyorum. Gündüz normal hayatın koşuşturması, akşam provalar derken, başımı yastıkta bulduğum an sanki hiç dinlenemeyecekmişim gibi geliyor. Şikayet mi ediyorum?? Hayırrr :)

    Gökşencim, sen ve benim eşim, tiyatro delisi eşlere sahip olmanın ne demek olduğunu biliyorsunuz. Sizin de işiniz kolay değil valla :)))

    YanıtlaSil
  18. Muhteşem !!!! Aynı şeyleri yaşıyoruz :)
    Ve bu kesinlikle ikinci bahar !

    YanıtlaSil
  19. Momentoscummm, ikinci baharımız daim olsun!!! nazar değmesin lütfennnn!!!

    YanıtlaSil
  20. ne 2. baharı siz daha goncasınız hanımlar

    YanıtlaSil
  21. "son" değil sanırım, bundan sonrası da oyun maceraları ve onları bekliyor olacağız.
    İnşallah bir günde seyretme imkanım olur.
    Zevkle ve çok takdir ederek okudum tiyatro aşkını, devamı için başarılar...

    YanıtlaSil

hadi söyleyin bi şeyler :)