12 Ocak 2011 Çarşamba

TİYATRO TEFRİKASI-2

Varan-1'in ardından kazım kazım kazındığımız bir sürece girdik. Damarda durmak istemeyen kan akmak için mecra arıyordu. Bürokrasi, maddiyat ve hafif dozlu politika bir araya gelip, grubumuz dağıtılınca sudan çıksak ancak bu kadar balık olabilirdik. "Kızım Olmadan Asla" haleti ruhiyesinde, çocuğumuz elimizden alınmış gibi kalakalmıştık. O zamanlarda sahnemizin bulunduğu binayı görmeye bile yüreğim dayanmıyordu. Her köşesinde bir anımızın, emeğimizin, telaş ve heyecanlarımızın göz kırptığı bir mekândı, ne de olsa. İçimizdeki gaz öyle yüksek volümdeydi ki, bunu atacağımız bir başka ortam bulamayacağımızı düşünemiyorduk bile. Telefonlarda ve o da yetmeyince buluşup toplantı yaptığımız zamanlarda orayı yeniden kazanmanın yollarını araştırmak ve üzerine gitmek üzere planlar yapıyor, girişimlerimizi de uyguluyorduk. Uzatmayayım, olmadı, olamadı, olduramadık, oldurtmadılar (çile çekmenin fiil çekimi haline gelmesinin bir örneği).


Güzel okulum
 Acı haber tez gelir de, güzel haber daha geç geldi, ama geldi. Bizi çalıştıran hocalarımızdan biri, gruptan beşimize özel bir haber verdi: TOBAV (Tiyatro Opera BAle çalışanları Vakfı) amatör oyunculuk kursu açacaktı ve sınavla öğrenci alacaktı. Elenme ritüellerine alışkın olan biz, sınava koşa koşa gittik. Acayip yağmurlu bir Ekim gününde, İzmir Kız Lisesi'nin tiyatro salonunun kapısında yığılan adayların arasına karıştık. Yanımda eşim, çocuklarım, ekip arkadaşlarım... İşin güzel yanı, sınavı kişisel olarak geçmeye değil, 'hep birlikte geçmeye' dua ediyorduk. Sınavı Devlet Tiyatrosunun değerli bir yönetmeni/oyuncusu ve Opera'nın gene değerli bir yöneticisi yapıyordu. İçeri girdim. Bir doğaçlama ve piyano başında yapılan bir kulak sınavı ile 10 dakika sonra dışarıdaydım. O gün de sınavdan hemen sonrasına ayarladığımız biletimle, İstanbul'a mesleki bir toplantıya gitmem gerekiyordu. Arkadaşlarımın sınavlarını bekleyemeden ama aklım onlarda kalarak ayrıldık.
İki gün sonra gelen telefonda sevinç ve heyecandan sesi kendinden geçmiş arkadaşım, beşimizin de sınavı geçtiğini müjdeledi. O sevinçle toplantı binasını terk ettiğim gibi, kendimi İstiklâl'e attım. Önüme gelene "biliyor musunuz, sınavı geçtik!!!" diye bağırasım gelmişti.
Çalışmalara yine aynı okulda başladık. Okuduğum okul olması bağlamında da hoş bir başlangıç olmuştu. Birkaç dersten sonra babamın kalp sıkıntıları artmaya başladı. Derse devam konusundaki disiplin nedeniyle, mazeret bildirip, katılamadığım zamanlar oldu.
Elimde ödevim olan Shakespeare'in Romeo ve Jülyet'ini babamın uyuduğu zamanlarda ara ara okuyarak, hastane odasında refakat ettiğimin ertesi gecesi babam gitti. Akmak isteyen kan o gece yavaşlamaya, gün be gün donmaya, sonunda kurumaya kadar ilerledi. Bir gayret birkaç derse devam ettim, hatta ödev de verdim. Ama yok, ı ıhh, olmuyordu. Aklım giden babamda ve dirayetli ama üzgün annemde iken, konsantre olmakta zorlanıyordum. "O gün babanız ölse, sahneye çıkmak zorundasınız" diyen zihniyeti kabullenmek ne mümkündü. Hele de mesleğiniz değilse, her şeyden üstün gelmiyorsa, düşünmeniz gereken başka öncelikleriniz ve sorumluluklarınız varsa.
O değerli hocaların bana katabileceklerini gözüm görmez olmuştu. Üzülerek de olsa veda ettim.

İçimde sınav geçmenin gururunu saklayıp yeni düzene ayak uydurma telaşına girdim. O günlerden çook sonra bir gün eşime şunu dedim ve şu an bile düşünürken hem içim sızlar, hem de gülesim gelir: "Bir kez daha tiyatro yapamazsam, vasiyet ediyorum. Mezar taşıma yazdır: Tiyatroya doyamadı." Hakikaten komik ama çok içten istedim bunu.
Velhasıl-ı kelâm, Varan-2, birinciden çok daha kısa sürdü ve hüzünlü bitti. Ondan sonraki dönemler bol miktarda yazmakla geçti. Epey de verimli bir süreçti.

Aaa benim tiyatro serüvenlerim de amma melodram kıvamındaymış yahu. Yazdıkça bir hoş oldum. Neyse merak etmeyin, daha güzel anılarla bir sonraki tefrikada buluşacağız. Çünkü o mezar taşı siparişime gerek olmadığını zaten birçoğunuz artık biliyorsunuz (ref: bol "-na'lı ödevler).

17 yorum:

  1. Müge'cim ne özel bir tutkuymuş sende tiyatro.
    Gözlerim doldu okurken inan.
    Tiyatro ile birbirinize dayacağınız güzel günler diliyorum sana.
    Sevgiyle kal:)

    YanıtlaSil
  2. Öncelikle başın saolsun , mekanı cennet olsun babacığının...İçinizdeki tiyatro aşkına hayran oldum .Okurken Kız Lisesi adını görünce gözlerim yuvalarından çıktı.Kız lisesi mezunu bir izmirli olaraktan özlem duydum okuluma.Kızlarla geçen çılgınca 3 yılın ardından hasret kalmıştık o tarihi yapıya.Okul sıralarında dinlediğimiz hikayelerle de okula daha da aşık olurduk.Bazen rüyamda hala okulun pilav gününü görürüm.Mezun olarak gelmek hiç kısmet olmadı.Meğer ne dertliymişim okuluma karşı :( .Hüzünlerle karışık okuduk yazınızı , tiyatro sahnesinin tozunu yutan bir daha vazgeçemez miş o sahneden.Bende söyleyenlerin yalancısıyım.Keyifli akşamlar

    YanıtlaSil
  3. Sağol canım Özlemcim..

    İçimizdeki karnaval'cım, ne güzel okul kardeşiyiz desene!! Gerçekten de özel anlamı olan bir okuldur. 2 sene önce kızım SBS'de ilk yerleştirmede orayı kazanınca çok sevinmiştik. Ama sonraki yerleştirmede okulu değişti. Olsun.. okulumun gönlümdeki yeri hâlâ çok özel.
    Ve o toz evet.. nasıl bir şeyse artık :)))

    YanıtlaSil
  4. Neyse ki Varan-3'de herşeyin daha güzel olacağının işaretini almış olduk... Bu arada sevgili babanıza Allah'tan gani gani rahmet diliyorum... Selam ve sevgiler.
    PS: Mim için teşekkürler. En kısa zamanda ilgileneceğim inşallah...

    YanıtlaSil
  5. İzmir kız lisesi :)
    Hakikaten, hep bir şey çıkmış. "Tiyatroya doyamadı." Blogunun tepesine yaz bari :))

    YanıtlaSil
  6. Deliler Teknesi, daha fazla "yaprak dökümü" havası yaratmak istemedim valla :)))

    PS:Mimi bekliyorum! ;)

    YanıtlaSil
  7. Francesca'cım, dur dur yazmama gerek kalmadı.. yani umarım.. yani inşallah.. kalmasın lütfeeenn :)))

    Kız lisesi?? sen de mi yoksa?

    YanıtlaSil
  8. İKL mezunu olmak hala ayrıcalık benim için.Okul hakkında uydurulan hikayelerde.Aynı okulda okuduğumuza şaşırdım ve sevindim.Sevgilerimle

    YanıtlaSil
  9. Canım öncelikle başın sağolsun mekanı cennet olsun kabri nurla dolsun babacığının:(
    Öylesine bir sevincin ardından böylesine bir acı yaşamak çok zor olsa gerek.Yazının sonundan Varan 3 ün pek keyifli olacağını anlamış bulunmaktayım ve merakla bekliyorum.
    Sevgiler..

    YanıtlaSil
  10. başın sağolsun , hayalleriin peşinden koşup tiyatroya biraz daha tutunman dileğiyle..

    YanıtlaSil
  11. Canlarım bu tefrikanın konusu olan olayları, 2002 sonbaharında yaşadım. Babamı yeni kaybetmedim yani.. Yine de çok çok sağolun..
    O da sürekli yazan bir insandı. Bloglara ve benim blog'uma yetişebilmesini isterdim. Eminim onun da bir blog'u olurdu.
    sevgiler herkese :)

    YanıtlaSil
  12. Yok yok ben değil :) Adını duyuyorum da ondan öyle dedim. Ben İstanbul'luyum :)

    YanıtlaSil
  13. Leylak'cığım sağolsun güzel bir blogla tanıştırdı beni.2005 yılında emekli olmadan üniversite sınavına girdim.Puanlar belli olunca da Konservatuarı aradım.Tiyatro bölümünün özel sınavı için.Çok uzatmayayım yaşım 40 küsur olduğu için alamayacaklarını söylediler.Yıkılmıştım:))

    YanıtlaSil
  14. Çok sevgili Pie Kurabiye hoşgeldinn!!
    Benim de en kıskandığım öğrenciler, konservatuar öğrencileridir. Ben yaşımın artık geçtiğini öğrendiğimde 37 yaşındaydım :(
    N'apalım kısmet :))

    YanıtlaSil
  15. Allah korusun nasil bir soz oyle!
    Muge seninki tam bir tutku. Dilerim hep seni mutlu eden seylerle ugras. Yazma yetenegini babandan almissin tahminimce. Genlerinde var senin yazmak, cizmek, tiyatro, edebiyat.

    YanıtlaSil
  16. Tiyatroya döndüğünü bir mim cevaplarında öğrendiğimden halen devam ediyor olmana çok sevindim. İnsanın istediğini yapabilmesi yaşama tutunmasının en büyük nedenidir.
    Devamını diler sevgiler gönderirim.

    YanıtlaSil
  17. Didemcim, genlerin etkisi büyük değil mi? :)

    Sevgili Yaşamın Kıyısından, ne güzel demişsiniz.. inanın defalarca okudum cümlenizi.. çok etkilendim.. sağolun :) benden de size kocaman sevgiler...

    YanıtlaSil

hadi söyleyin bi şeyler :)