Yazmak insana terapi gibi gelir, derim hep. Altından
kalkılamayacak kadar ağır bir psikolojik sorununuz olmadığı sürece (hatta olsa
bile), yazarak, içinizin nasıl da boşalacağını ve huzur bulacağınızı bilseniz,
inanın masadan kalkmazsınız. Kafanız bozulduğunda, öfke dolduğunuzda, dışarıya
vuramadığınız sözleri, dökün kâğıda. Bir kalem, bir sayfa kâğıt yeter. Ha
yetemeyecek kadar doluysanız, o zaman bir defter al ve rahat et ey okur...
Kısıtlanmaya gerek yok.
Yazmak çok yalnız, çok bencil ve çok içsel bir faaliyettir. Yalnız, çünkü sadece kendinizle sohbet
halindesinizdir. Yazdıklarınızın içi insanlarla dolu bile olsa, hepsine laf
yetiştiriyor bile olsanız, kalem sizin elinizdedir. Tüm kumanda sizdedir. Kimse
tek hareket yapamaz. Bencil, çünkü
söz hakkı sadece sizdedir ve kendinizi şımartmakla meşgulsünüzdür. Kendinize
ayırmayı başardığınız o müstesna zamanın içine kimseleri sokmazsınız. İçsel, çünkü sadece içinizle
muhatapsınızdır. Kendinizi sevmenin, sevdiğinizi göstermenin basit bir yoludur,
yazmak. Edebiyat parçalamak zorunda değilsinizdir. Geçer not almak için
debelenmenize gerek yoktur, çünkü hoca da yoktur ortada. Kimsenin anlaması gerekmez;
kendiniz anlasanız yeter. Hadi biraz daha abartayım, kendinizi de anlamama
lüksünüz vardır; çünkü sonu huzur vaat eder. Bir psikiyatriste gidildiğinde,
anlatıp anlatıp çıkışta kendini kötü hisseden bir sürü insan duymuşsunuzdur.
Ama sonrası bir ferahlamadır; baca temizlenmiş, tüm küller savrulmuş, yağır
yağır birikenler defedilmiştir. İşte yazmak da böyle bir terapidir; kendinize
karşı dürüst olmanın sonucunda, en başta kendinizle barış imzası atmaktır. Ve
bedavadır.
Virgina Woolf’tan bahsederim ha bire… Madem bu ilk yazımdır,
burada da bahsetmeden geçemeyeceğim. “Kendine Ait Bir Oda” isimli kitabında
demiş ki: “Para kazanın, kendinize ait ayrı bir oda ve boş zaman yaratın. Ve
yazın, erkekler ne der diye düşünmeden yazın!” Ben de şunu ekliyorum: Para
kazanamasanız da, kendinize ait bir odanız olamasa da, boş zaman yaratın ve
cinsiyetlere bakmadan, kim ne der diye düşünmeden yazın. İnsanın en güzel
odası, kendi içindeki odasıdır. Oraya kimseleri sokmayın ya da sadece canınızın
çektiğini sokun. Dağıtın bütün oyuncaklarınızı, fırlatın giyip
çıkardıklarınızı, yatağı da toplamayın, bardaklar da pis pis kalsın. Ne gam!
Ruhunuz temizlenecek ve düzene girecek, daha ne istersiniz!
Sözüm aslında kadınlara… Her ne kadar bol bol konuşarak ve
aramızda dertleşerek içimizi boşaltıyorsak ve bu sayede erkeklerden daha uzun
yaşıyorsak da, yazıp rahatlayarak bu yaşam süresini daha da uzatmakta bir
sakınca göremiyorum. Dünyaya kazık kakmanın yolunu buldum arkadaşlaaar! Henüz
sağlamasını yapma fırsatım olmadı ama gene de bu kıyağımı unutmayın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
hadi söyleyin bi şeyler :)