10 Kasım 2010 Çarşamba
SEZON FİNALİ
İşte üç silahşörler... Fularlı olan tatlı frenkciğimiz, diğeri de canım kızım.. Ortadaki de içinden çağlayanları tutamayan anne. Fuları ve çantası yerli malı; Türk'ün malı, her frenk onu kullanmalı. Boynumda ondan bana hediye nazar boncuğumsu bir kolye var. Kızımın da kulağında ondan hediye küpeler var, ama görünmüyor. Fotoğraf da akşam yemek yediğimiz yerde çekildi.
Dün akşam üzeri eve bir geldim; valiz toplanmış. Benim, Avrupa Yakası'ndaki Burhan gibi "anaamm" diyesim geldi tabii anında. Valizin yanında bir tartı; eşyalarını koydukça tartıyormuş. E tabii yanında mandalinler ve narlar bile götürmeye kalkınca, mecburen tartmak zorundaydı :) Lokum, baklava, çerezler, yeni aldığı giysiler derken ağırlık arttı. Ama meyveleri valla ben koymadım; kendi götürmek istedi. Yirmi kilo sınırında kaldı Allah'tan da, ekstra ödeme yapması gerekmeyecek. Zaten o kadar az eşyayla gelmişti ki. İyi de yapmış. O "aman havalı olayım, her gün ikoncan gibi gezeyim" diyen valiz canavarları gibi gelmemişti.
Veda yemeğimiz için hazırlanırken gözlerim dolayım, dedi.
Dolma, dedim.
Dolayım ya bırak, dedi.
Ya yapma, bak ne güzel geçti günlerimiz, sevin ve şükret. Sevdiğimiz, sevildiğimiz bir deneyim yaşadık. Zaten yemeğe gidiyoruz, bir de dua ettik mi Julia Roberts olacağız, dedim. Dinlemedi beni.
Aa kes avutmayı, duramayacağım, şu an bana senin beynin değil, kalbin komut veriyor, sıkıyorsa ona sözünü dinlet, dedi.
Zayıf yerden vurdu, tık diyemedim.
Doldu. Beni utandırdı. Evet, ben ağlarken utanırım. Evin diğer taraflarına kaçtım.
Ne giyeceğimi bilemedim. "Üşürüm gömlek giymeyeyim. İnce bir kazak giyeyim. Yok yok, o çok spor olacak, gömlek giyeyim" cümlelerini 5-6 kez tükettikten sonra, gömlekte karar kıldığımı huzurlarınıza da sundum zaten.
Berbat bir trafikte yola çıktık. Önce anneme uğrayacaktık, çünkü fırsat bulup ne o gelebilmişti, ne de biz götürebilmiştik. Gündüzün yoğun programlarından sonra o yorgunluğunun üzerine, gel anneme gidiyoruz, demek istemedim bir türlü. Bir de annem bize kuru patlıcan dolması yapmış, gelin alın evladım, demişti :)
Trafiğin keşmekeşi yüzünden fazla oyalanamadan, sadece kızlar anneme çıktılar. Frenk aşağı yanımıza geri döndüğünde: "O kesinlikle senin annen. Hem gözleriniz aynı, hem de senin gibi sarıldı öptü beni." demez mi :)
Evet biz sevgisini uzaktan kumandalı yaşayamayan, dokunmatik bir duygu teknolojisinin genlerine sahibiz... diyemedim.
Yemek faslını uzatmayayım. Güzel geçti. Gençler de, aileler de çok mutluydular. Kimse ayrılmak istemiyordu. (Bir Türk kız hariç; çünkü onların frenki asi ve aile kavramından uzak bir kız imiş ve fazla kaynaşamamışlar). Müziklerle hem dans ettiler, hem birlikte şarkılar söylediler. Alışveriş yapmaktan kendilerini alamadıkları için otobüsü geciktiren frenk hocalar da pek gençtiler. Ve çok da sevimli. Onlar İngilizce bildikleri için, içimde patlayan yabancı dil kotamı onlarla doldurdum (Blog adını 'İçimden Patlayanlar' diye değiştirsem mi acaba?).
O kadar hoplayıp zıpladılar ki, bizim frenk terlediği için, askılı bluzuyla dolaşmaya başladı. Eve dönerken öksürüğü iyice artmıştı :( Benden ballı süt yapmamı rica etti. Ben zaten aklıma koymuştum.
Sabah son kez uyandırmaya odasının kapısından başımı uzattığımda, aklımdan geçen pis düşünceyi tepeleyerek yollamak biraz vaktimi almadı değil: "şeytan diyor, bırak uyusun". Bünyemden fırlayan ikinci Müge, beni arkamdan ite ite yapmam gerekeni yapıp, uyandırdım. İlk günkü gibi omlet yapasım vardı. Tabii ki reddetmedi. Mutfakla oda arasında birkaç kez gidip geldiğimde, bir tanesinde onu gözleri nemli yakaladım. (Burhan yetiiiişşş) Anaaammm... Bu benim bittiğim an oldu. Sakinleştiğimi ve güzel bir gecenin ardından gözlerimle bir kez daha itişmeyeceğimi sanırken, nasıl da aldanmışım.
Hani filmlerde yavaş çekimler olur ya;
Öylesine bir bakayım diye odaya doğru ilerliyorum. Valizini alayım vs diye düşünüyorum. Kendim de adımlarım kadar sakinim. Hatta bu halimle gurur duyuyorum. Odaya yaklaşıyorum. Giriyorum. Gözlerim onu arıyor. Başını bir kaldırıyor, nemli..... Offf bunu yapmayacaktın be frenk gözleri. Beş saniye geçmiyor, frenkin görüntüsü flulaşıyor. Islak görünüyor. Utanıyorum ya, ağzım gülümsemeye çalışıyor. Yok yok ağlamıyorum demeye çabalıyorum dudaklarımla. Karar vermek zorunda hissediyorum kendimi. Ağladığımı fazla görmesin diye, ya gidip sarılacağım, ya arkamı dönüp filmi hızlandıracağım ve kaçacağım odadan. Bilin bakalım ne yaptım? Teknolojimi kullandım.
Eşim sabah çok erken gitmesi gerektiği için geceden vedalaşmıştı. O yüzden kahvaltıda dört kişiydik. Suskunduk. Ama kırmak bana düştü.
"Gider gitmez haber ver"
"Tamam sms yollarım"
"Çok seviniriz"
"Merak etmeyin"
"Yazın da gel"
"Umarım"
"Bir çay daha?"
"Mersi, içmeyeceğim"...
Bu arada duygusal sahnelerde annesinin erkek versiyonu olan oğlum, söylemek istediklerini bir kağıda yazıp verdi ona. "İyi ki geldin. Seni tanıdığıma çok sevindim. Seni özleyeceğiz"... ve birkaç fransızca kelime :))
Okulun onlara ve bizim çocuklara ayarladığı bir otobüsle, okuldan direkt havalimanına geçeceklerinden, son âna kadar yanında olmak için servise ben de indim. Bu defa yukarıdan el sallayan yoktu. Ama o gene de el salladı yukarı doğru. Servisi beklerken de, gülen ağzım ve ağlayan gözlerimle yine de konuşmaya çalıştım. Kızım zaten dumur vaziyetteydi. Konuşsa ağlayacak. O yüzden mahsun mahsun duruyordu. Aslında en çok o etkilenecek haliyle. Akşam olsun da, bir koklayayım onu.
Servis de tam vaktinde geldi :(
Bindi ve gittiler...........
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
çok dokundu sana bu frenk kızının gidişi.. bakalım senin kız gidince onlar nasıl davranacaklar..
YanıtlaSilNe mutlu sana misafirinizi güzel anılarıyla gönderdin,bakarsın bir ara çıkıp gelir seni özledim diye belli mi olur?
YanıtlaSilkim yazmış? müge. ne zaman yazmış? çarşamba. ne güzel yazmış? çok güzel yazmış.
YanıtlaSilsizin kızınız da gidecekmiş madem (üstümdeki yorumdan kopya çektim), ona da sizin bu frenk kızı bağrınıza bastığınız gibi bir kısmet dileyelim.
ve,
adettendir, allah kavuştursun diyelim :)
Syrakusa, iyi olacaktır diye düşünüyorum. Kültür farkımız nedeniyle, birebir aynı olmasa da, düzgün ve güvenilir görünen bir yere gidiyor olması benim için daha önemli. Ardından ağlayan birileri olmasa da olur.
YanıtlaSilCrazywomenrosemary, sağolasın.. evet belli mi olur :)
YanıtlaSilYorum yazmış.. kim yazmış? WR yazmış.. ne zaman yazmış? biraz önce.. nasıl yazmış? ciğerimi yiyecek şekilde yazmış..
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim WR :)
Frenk'in fotoğrafını koyarmısın acaba diye merak ediyordum, giderayak tanıştık, Türk tipi bir Frenk'miş meğer, kızın ise çok güzel ve gözlerinin içi gülüyor.. Neşeniz ve sevgi dolu günleriniz daim olsun...
YanıtlaSilEvet tipi hiç de Avrupalı değil gibi di mi? :)
YanıtlaSilKızım için de çok teşekkür ederim. sağolasın!!
sezon finali gibi oldu heyecanla takip ettik...
YanıtlaSilçok güzelsiniz üçünüzde...
çook tatlı yazmışsın :)
YanıtlaSilfrenk de size benziyormuş. türk gibi.
:)
sizin aileden gibi.
:)
o da iyi kalpli şirinmiş.
annesi de öyledir mutlaka.
annen gibi.
:)
Nihal, evet dizinin sonu geldi ve bitti :) sağol çok..
YanıtlaSilDBE, benziyor di mi? :) teşekkür ederim :)
müge,
YanıtlaSilbir kez daha allah kavuştursun...
senin kızını evlendirmeni düşünemiyorum:))
iç güvey alırsın bence sen...
Müge, bir garip ve pek popüler öykümüz seni bekliyor:)) Halk özellikle sarı zarfın içinde ne var diye kapıma dayandı. Yetiş:)))))
YanıtlaSilCepayna'cım sağolasın :) yok olmam öyle ya.. bu kızı bir daha ne zaman görürüm diye herhalde, ya da hiç beklenmedik bir anda böylesi güzel bir olayın içine girince böyle hissetmiş olabilirim. Yine de büyük konuşamayayım :)
YanıtlaSilSinemcim, biliyorum.. bu akşam yazabileceğim ancak. Vakitlice yollayacağım sana :)
müge,
YanıtlaSilyoğunsundur şimdi...kolay gelsin,heyecanla bekliyoruz:)))
bu arada nurtopu gibi bir de mimin oldu...sayfama bakar mısın?
Mügecim allah kavuştursun.
YanıtlaSilBu bizim hikaye pek gizemli oldu, nasıl yazcez yahu:)) Sen işin içine bir Frenk katarsın artık, yakışır:)
Bugünkü postumda kulaklarını çınlattım bu arada...
Kızlaarr, gerçekten de yazmak bu safhadan sonra hiç kolay değil. yazıyorum bir yandan da. Ama işin kötüsü internet bağlantım gidip duruyor. Gitmezdi hiç, tam da gecesini buldu. şimdi düzeldi de, yorumlarınızı görünce bir mola vereyim dedim.
YanıtlaSilCepaynacım mim için çok sağol. izninle daha sonra bakacağım ona.
Leylakcım, frenki düşünmedim değil. benim işe mizah ya da muziplik katmadan yazmam ne zormuş meğer. senin de postuna, öykü işi bitince bakacağım. bitmeden huzur yok bana.
Ama çok da gizemli ya da heyecan uyandıran şeyler ürettiğimi söyleyemeyeceğim. Çok yorgun bir akşamıma denk geldi diye üzgünüm açıkçası :(
Açıkçası şamatasız bir yazı bana da zor gelecek Mügecim, polisiye hiç ihtisas alanıma girmez. Sıra da geldi gelecek bana, ay elim ayağım titremede deeeermişim:))
YanıtlaSil:)))))))))))
YanıtlaSilYeni bir frenk yazısı yazıp, gınaları getirtmek istemediğim için, buraya yazıyorum:
YanıtlaSilFrenkimiz evine ve ailesine kavuşmuş. Görev işte şimdi en güzel şekilde bitti benim için.
Son anda kızımla ayrılırlarken, kızımın omzuna başını dayayıp ağlamış kalmış. Kızım da tabii...
Bunlar tatlı üzgünlükler. Nisan sonunda bizimkiler gidecek diye şimdiden heyecan ve sabırsızlıklar başladı.
Allah'a çok şükür kazasız hatasız geçti bu güzel süreç. Darısı bizimkilerin başına.
Bu seriyi yazarken gösterdiğiniz ilgi ve desteğe çoook teşekkür ederim..
allah kavuştursun..
YanıtlaSilçok güzel günceler olmuş bunlar yahu...
giremediğim zamanlarda yazdıklarını az önce bi solukta okudum..hikaye mutlu sonla bitmedi ama yazılar çok güzeldi..ellerine sağlık mı denir..bilemedim :)
Teşekkürlerrr :)
YanıtlaSilNesi "mutsuz son" bunun? naapcektim, kızı geri yollamıycek miydim?
:)))
Çok içten , çok .
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim HD :)
YanıtlaSilHoşgeldiniz...
Allah kavuştursun...
YanıtlaSil