27 Kasım 2010 Cumartesi
FASULYELİ MİM
Aydan Atlayan Kedi'ciğim ( http://aydanatlayankedi.blogspot.com/ ), "Şimdi sizden anılarınızla, anılarınızın değeriyle ve onları yüklediğiniz eşyalarla ilgili bir yazı yazmanızı istiyorum." diye gelen mim'i bana da paslamış. Sağolsun. Şimdiye kadarki en anlamlı mim buydu herhalde. "Mim sevmem" diyenleri bile harekete geçirip, zevkle yazdıracak bir konu.
Önce hangi eşyayla ilgili yazsam diye kararsız kaldım. Şöyle bir göz gezdirdim eve ve içime. Ona baktım bir anı, şuna baktım başka anı... İçlerinden beni gerilere götürenlerinde karar kıldım; birkaçı içimi acıtacak olsa da. Hatta bu vesileyle o eşyaların hatırlattıklarına vakit ayırmış oldum. İyi oldu...
Çocukken babamın işyerine gider, bilumum kırtasiyeyle oynardım. Bu türden malzemelere hep çok ilgi duymuşumdur. Zımbalar, eski tür damgalar, onların mürekkepliği, dolma kalemler, kurutma kağıdı işini gören yarım daire şeklinde bir nesne (adını bilmiyorum ama eskiler bilir) ve daktilo. Ha bir de siyah, irice, ağır, kordonlu ve tekerlek şeklinde çevirmeli telefonu da çok severdim. Ama en çok daktiloyla vakit geçirirdim. "Woodstock" marka yerinden kaldırması zor bir daktilo. Okumaya ve yazmaya merakım o zamanlarda da vardı. O yılların modası olan Gelişim ansiklopedilerinden hoşuma giden bir konu seçer, okur, sonra da özetini daktiloda yazardım (amma acayipmişim). Ya da şiir, kompozisyon... Yazdıklarımı da zımbalar, damga vurur, zarfa koyar ve akşam eve getirip anneme gösterirdim. Maksat her şeyi kullanmış olmak olsun :)
Babam emekli olunca, dibine düşmüş bir armutun babası olarak, yazılarını o daktiloda yazmaya başladı. O zamandan itibaren evimizde çat çut daktilo vuruşları duyulur oldu. Bazen gece geç vakitte yazacaksa, kapıları kapatıp da yazardı. O sesler bizi hiçbir zaman rahatsız etmediği gibi, melodik de gelirdi. Uzun yıllar onunla üretti yazılarını. Sonra bilgisayarlar yaygınlaştıkça, kolaylıklarını gördükçe kendine bir tane aldı. Daktilo da antika eşya olarak korunmaya alındı. İşte o zaman, babam bunu bana hediye etti. İkimizin parmak izleriyle dolu bu yakışıklı eşya daha da değerlendi gözümde.
Salonumuzun baş köşesinde ihtişamı ve anılarıyla duruyor yıllardır. Bize şahane bir baba olması ve "ardında eser bırakmak" adına kitapları kalmış olan babamızdan kalan bu daktilo hem nadide bir antika, hem de baktıkça gülümseten ve babamı özleten bir eşya.
Onun biraz ilerisinde de sallanan sandalye... Eşimin bekârken hep isteyip de, buralarda bulmakta zorlandığı için ancak evlendikten sonra alabildiğimiz sandalyemiz. Önceleri kapanın elinde kalan bu sandalye, daha sonraları uykusuz gecelerin dostu ve çaresi oldu. Gazları nedeniyle uyuyamayan, dolayısıyla uyutmayan oğlumu omzuma yaslayıp birlikte sallanırdık. Bazen halim varsa bir de ağırdan bir melodi mırıldandığım zamanların kurtarıcısı. Annelik refleksiyle onu kucağımdan düşürmeden, bazen benim de uyuyakaldığım bir kucaktı sanki o. Bakıcılara bırakmak zorunda kaldığım çocuklarımı, ayakta sallanmaya alıştırmamak adına sığındığım bir salıncak. Çocuklar büyüdükçe onu kendilerine oyuncak ettiler; zavallıcık sallanmaktan helâk oluyordu :) Bir arkaya, bir öne... Ve o arada da zıp diye üzerine binmeye çalışmalar... Şimdilerde ise kalabalıklaştığımızda, sadece koltuklarda yer olmadığında başvurduğumuz eski dost.
Mutfağa doğru ilerleyince, şu an içinde zeytinyağlı çalı fasulye yemeği olan tencerem. Gülmeyin ama yaa... Her Anneler Günü'nde, "belki seneye ben olmam, benden sana bir hatıra olsun" diyerek bana bir mutfak malzemesi alan, son yıllarında da anneme aldıran anneannemden hediye. Her genç kızın evlenmeden önce mutfağa alışmasına, ev işlerinden anlamasına çok önem veren o tonton kadın, ölene kadar buna verdiği önemi azaltmadı. Bu sayede bir sürü tencerem, tabağım, bardağım oldu. Bir keresinde de elektrik süpürgem. Onu anmamız için tencere tavaya hiiiç de ihtiyaç yoktu aslında. Ama o, mutfağın önemini de unutmamı istemedi sanırım.
Bunlar bir sürü anı yükü eşyadan seçilmiş olanlar. "Şunu da yazsam, aa evet bunu da" dedirtenleri mahsun bırakmak istemezdim, ama bu vesileyle onlara sımsıcak bir gülümseme yolladım ve kalbimden kocaman sevgilerimi akıttım. Açıkçası bana güzel şeyleri hatırlatanlara torpil geçtiğimi itiraf etmem lâzım. Zira 'yazıklar olsun', 'iyi ki çıkmışlar hayatımdan' veya 'ne aptalmışım' minvalindeki anıların, istense de akıldan çıkmayan öznelerini gıyaplarında anmaya elim varmadı. Oh canıma değsin :)
Bu özel ve güzel mimi blog'larının formatları gereği ve ne yazacaklarına olan merakım nedeniyle çok değerli Leylak Dalı, Momentos, Ben Nessuno, crazywomenrosemary, Deli Anne, Minimalist, Öykü ve Beter Böcek'e pas ediyorum (daha çok mimlemek isterdim aslında). Zor gelmezse, severlerse, vakitleri olursa yazsınlar. Yoksa 'teklif var, ısrar yok' ;)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Ben de benzer şeyleri dedemin ofisinde yapardım. Nedense dedem çok büyük ve çok önemli biri gelirdi o ofisinden dolayı.. Şimdi hayatta hala dedem ve ofisinden dolayı büyük ve önemli olmadığını biliyorum artık:) Dedem olduğu için öyleymiş ve öyle.. Çok güzel bir yazıydı:) İçimi ısıttı.. sevgiler
YanıtlaSilOff bunlar ne güzel sözler böyle.. Duygulandım.. çok teşekkür ederim katkınız için.. hoşgeldiniz :)
YanıtlaSilSöyleten siz oldunuz. Ben teşekkür ederim.. Hoşbuldum:) Aydan Atlayan Kedi'm sağolsun. Ondan dolayı buldum sizi.
YanıtlaSilOk. bacım, anlaşıldı, en kısa zamanda yazılacak. Ayrıca senin yazını okumak da çok keyifliydi...
YanıtlaSilanneannenin "hediye alma" inceliği ve düşünce tarzı çok hoşuma gitti; hatta çok duygulandım. Bu eski insanlar gerçekten inanılmazlar...Sallanan sandalyeyi ben de hep beğenmişimdir. Daktilo ile ise benim de baya bir hatıram vardır :))) ilk işimde faturaları daktilo ile açmaya çalışırdım ve neler yaşardım neler. Ooooo ben başladım burdan sana cevap vermeye :))) mim için de teşekkürler; ilk fırsatta cevap vereceğim; şimdiden düşüneyim bakiiim :))
YanıtlaSilAAA bu ne tatlı bı mım:)
YanıtlaSilsen de cok tatlı yazmıssın
yazıcam bende en kısa zamanda cok tsk ederım:)
daktilo, sandalye, tencere. güzel anı-eşyalarmış. büyükler, çocuklar.
YanıtlaSilbir de bir frenk eşyası olmalı bence.
Okumak keyifti sevgili Müge. Sevgiyle öpüyorum yanaklarından...
YanıtlaSilMügecim, bacıcım,
YanıtlaSilİşlem tamamdır, mim yazılmıştır, teşekkürler beni geçmişe döndürdüğün için...
Mimi pasladığınız için teşekkür ederim. Nesneler ya da eşyalar hayatımızda önemli rol oynar, bir anlamda kişisel, ailevi tarihimizin sessiz tanıklarıdır onlar, hatta bazıları seslidir de, pikap, teyp, televizyon, radyo gibi :) güzel bir konu, davetiniz üzre çevreme şöyle bir bakındım, bir şeyler hemen çıktı, ama bu akşam yazmayacağım geç oldu, yarın eşyalarla hasbihal olurum... Bu arada eşyalarla duygusal bağınızı çok güzel anlatmışsınız, daktiloyla Gelişim'deki maddeleri yazmanız çok hoşuma gitti, gülümsedim, bir zamanlar meydan Larousse okumam aklıma geldi, bir de babanızın daktilo başındaki halini gördüm, hepsi güzeldi, çok...
YanıtlaSilŞimdi mim sevmem zorlama geliyor dedim ama bu yazı sımsıcak geliverdi bana,sevgiler, sinem
YanıtlaSilMinimalist'cim, heyecanın süper! Buradan yazmaya başlamana bayıldım!! :)
YanıtlaSilÖykü,çok farklı bir mim değil mi?? Ben de çok severek hazırladım. Aslında bu bir ödev gibi geldi bana ve ben ödev yapmayı hâlâ çok seviyorum (psikopat öğrenci ruhlu kadın) :ppp
YanıtlaSilSevindim beğenmene.. bekliyoruz ;)
Deep, sen frenkin en hayırlı takipçisi oldun :)
YanıtlaSilBari sana haberlerini vereyim; bugün itibariyle, kendisi gayet iyi olup, sınavlarıyla meşguldür. Kardeşinin doğumunu hevesle beklemektedir :)
Ama frenkciğimin kahveleri bitecek gibi değil. İçtikçe onu anıyoruz. Ayrıca bana aldığı kolye, kızıma aldığı küpe de var hatırlarsan.
Ay özledim yahu frenkimi bennn :(
Piskopat öğrenci ruhlu kadınlardan biiri de benim.. pek bir meraklıyım okula.. üstelik üniversitede duon-ble yapmış kadar olmuşken ve çıldırmaya ramak kalmışken..
YanıtlaSilaldım mimini.. eve döneyim yazacağım keyifle.. bekleyen 4 mimim daha var yuppi 4 ödev daha:)
Fulyacım, sayende... Çok sağolasın, ben de snei öpüyorum.
YanıtlaSilVe tabii ki Ozan Kayra'dan yola çıkan bir mimdi bu... Bir mim nereden gelir, nasıl başlar, kim başlatır gibi sorularıma canlı örnek oldu kendisi :) (ünlü birini görmüş gibi oldum)
Leylağım, dalım, bacım.. ellerine sağlık.. hemen bakacağım ;)
YanıtlaSilNessuno, çok teşekkür ederim güzel satırlarınız için.. Sizi de merakla bekliyorum.
YanıtlaSilsevgiler..
Sevgili Kaymaklı Kadayıf'ın Sinem'i,
YanıtlaSilLütfen, hatta n'olur siz de yazın o zaman.. Çok yeni tanıştık diye bilemedim, seversiniz, sevmezsiniz diye, çekindim, mimlemedim :( Hadi hadi siz de katılın bu mime!!
Canım annem, güzel annem.. sen zaten daha çok ödev yapmak için double yapmışsın üniversitede ;)
YanıtlaSilsenden neler çıkacak diye pırpırlanıyorum valla :)
Bu mimle ilgili yazılanları okumak çok keyifliydi Müge'cim senin yazın da öyle.
YanıtlaSilSevgiyle kal:)
Özlem, hoşgeldin :)
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim, hem kendi adıma, hem de yorumlarda yazan arkadaşlar adına :)
Benden de sevgiler sana...
Merhaba, enteresan bi mim'miş :))
YanıtlaSilbir mim'in vaar blogumda :)
YanıtlaSilVasfiye Karoğlu, hoşgeldiniz. Evet şimdiye kadarki en güzel mimdi sanırım :)
YanıtlaSilDeep, sağol.. yapmaya çalışırım.
YanıtlaSilya fotodaki fasülyeden çekti canımm ummmmm :)) ödülünüz var hanımefendi :) sevgilerr
YanıtlaSilAdaşım, yazılarınızı beğendim. benim gibi deli dolu bir kişiliğiniz var sanırım. takipteyim sizi.. sevgiler...
YanıtlaSilBu arada farkettiniz mi bilmem blog sayfalarımızın fonu aynı desen,sadece renkler farklı.. :))
YanıtlaSilNK, kap gel hemen bir fasulye ;)
YanıtlaSilSevgili Müge, (ay kendime yazıyormuşum gibi geldi) :))
YanıtlaSilHoşgeldiniz tekrar!
Fark etmemişim, sayenizde gördüm.. Ne hoşş!!