Söyleşi ve imzanın olacağı günün sabahında İzmir'den İstanbul'a doğru yola revan oldum. Beş ayrı vasıta ile Beylikdüzü mezrasına ulaştım. Haa öyle bir cümleyle bunu geçeceğimi sanıyorsanız, beni hiç tanımamışsınız demektir. Bence zaten sanmadınız da, çünkü benim "Köyden indim şehire" kafasındaki deneyim ve izlenimlerimi anlatmak için sabırsızlandığımı ve bunca tefrikayı aslında sadece bunu anlatmak için yazdığımı bilirsiniz. Sanki metrobüs ve muadillerinden ilk ve son ve tek musdarip vatandaş benim de, yaz yaz bitiremedim yahu. İtiraf etmeliyim ki, bu defa "Ne yazacağım ki artık? Geçen sene epey bir ötmüştüm zaten," diyordum. Yok anacım, bu metrobüs halkı kendini sürekli değiştiren ve yeni hikâyeler türeten çok verimli bir kaynak ya da bana öyle geliyor. Bilmiyorum o kadarını.
Uçaktan indikten sonra kitap fuarına nasıl gideceğim konusunda iki seçeneğim vardı. Biri aynen geçen sene de keşfettiğim yol olan, havaalanı servisine binip, Tüyap servisinin olduğu yere kadar gidip, onunla direkt fuara ulaşmak idi. Gerçi o zaman bir yazar arkadaşımın organize ettiği özel karşılama ve ulaşım hizmeti ile bu yolu kullanmama gerek kalmamıştı. Ama bu sene mecburdum buna ve zor bir süreç de değildi. İzmir'den ayrılmadan hemen önce yayıncımın ve başka İstanbulluların önerisi üzerine "metro + metrobüs" seçeneği de peydahlanmıştı. Kendimce, İstanbulluların geçen seneki muhteşem metrobüs (!) önerisi ile onları artık dinlememeye karar vermiştim. Servisler neyime yetmiyordu! Gel gelelim, alan servisinin kalkma saatini çok beklemem gerektiğini öğrendiğim zaman, oralarda volta atmaya başladım. Aklım git gel yapıyordu. "Diren Müge, isminde "metro" geçen şeylerden olabildiğince uzak durmalısın. Dönüşte zaten metrobüse muhtaçsın," ile "Servisi amma da bekleyeceğim, ya trafik tıkanır da söyleşiye geç kalırsam?" diye didişen kafa seslerim vardı.
İçimdeki cengâver, servisten vazgeçmeye karar verdiği an kanatlandım ve
metroya doğru ilerledim. Metroya giden asansörden indiğim zaman sandım ki, şak
diye bilet gişeleri göreceğim. Allah’ım ben İzmir’de nasıl da minik metrelerle
yaşıyormuşum. Sağa dön sola dön, ben hâlâ önümde bitiverecek gişe
beklentisindeyim. Nerdeee… Köşelerden birinden bir döndüm, önümde upuzun ve
gepgeniş bir koridor çıkmasın mı? Ucu bucağı belli değil. Yürü yürü bitmez
gibi. Sanki bir rüyadaymışım da, adımlarım en ufak bir yol alamıyormuş gibi.
Yerimde sayıyormuşum gibi. Michael Jackson tarzı “moonwalk” yapıyormuşum gibi. Tamam,
saçmalama Müge! Gide gide Bağdat bile bulunurken, metroya mı varamayacağım
yani?
Sabah evden çıkarken, İzmir’de akşamdan sabaha 180 derece değişen havanın etkisiyle kat kat
giyinmişliğim, elimde çekiştirip durduğum küçük valizim, sırtımda çantam ile
terler basmaya da başlamıştı: Ama buradaki hava hiç açı değiştirmemiş ve
maşallah pek bir ılıman. Kalın montumu elime alasım var ama eller meşgul.
Kolumun altına sıkıştırasım var ama azıcık daha dayanayım hadi.
Sonunda ufukta gişeleri değil ama jeton makinelerini gördüm. Üç tek liramı
içine yollayıp, heyecanla bastığım düğmelerin başarısı sonucu, minik yere
tıngır mıngır diye düşen jetonuma kavuştum. Sarı çizgiyi asla geçmeden trenin
gelmesini bekledim. Şirinevler’de ineceğimi ezberimde elli kere tekrar ettim.
Su gibi akıp giden trende sakinleşme terapilerine başladım. İndiğim durakta da
metrobüs kartı için epey bir sırada bekledim ama olsun, sakinim hâlâ. Üst
geçitten, aşağıda gelip geçen araç trafiği ile metrobüs trafiğine sevgi ile
bakmaya çalıştım. İstanbul yorgun göründü gözüme. Acıdım ona biraz. “N’apalım
taşın toprağın altın demişler bir kez. Bunca insanı kendine çekmeseydin, senin
de İzmir gibi dinlenmeye fırsatın olurdu. Ne halin varsa gör şimdi,” dedim. Derin
bir nefes alıp merdivenlerden aşağı doğru beni alacak metrobüslere doğru
ilerledim. Elimdeki gittikçe ağırlaşmaya, ter oranım gittikçe artmaya
başlamıştı.
hahaha.. biz izmirlinin gözünden.. istanbul süper.. bişi diyim mi.. toplu taşıma dedikleri toplu yürütme aslında bu raylı sistemde.. ayakları su topluyor insanın.. baya yürüyosun yani =)...sonra kısacık rayda gidip gene bayaaa yürüyosun ...
YanıtlaSilbeklşyom devamını..
öpüyom da.. =)
buduardan atalet.
:)))) Toplu yürütme!! Süper tespit!! Bayıldımmm...
Silben de öptümmm :*