(Aman ne de büyük ifşaat! Sanki hoşlanan insan vardır da... Olsun ben gene de söyleyeyim. Hem zaten konuyu oraya getirmek için bir girizgâh yapmak gerekmiyor muydu? Başka türlü mü başlasaydım acaba... Bir daha deneyeyim o zaman.)
Yaz günü bu sıcakta resmi dairede iş peşinde koşmak hoş olmayacağı için kıvırtayım dedim ama olmadı.
(Ha bu daha iyi oldu sanki. Ama itirafı da etmiş bulundum. Ve fekat "resmi daire" demek bile canımı sıkıyor, o yüzden onu daha sevimli yapmak adına, "şirin ofis: Ş.O." diyeceğim. Blog benim değil mi istediğimi derim, di mi ama?)
Annemin ömründe sadece iki kez kullandığı pasaportunu daha fazla mahsun bırakmayalım diyerekten, her Egeli gibi bir Yunan adası rotası çizdik. Daha doğrusu ablam çizmiş. Ablam Ankara'da, annem ve ben İzmir'de olunca pasaportun üzerindeki örümcek ağlarını defedip, gıcırını almak için Ş.O. yollarına revan olmak bendenize düştü. Ş. işlere olan antipatim yüzünden prosedürleri de pek bilmem. N'aptım, tabii eşimden lojistik destek aldım.
Öncelikle internete girip bize en yakın Ş.O.'dan randevu almak lazımmış. Nereye tıklayacağımı öğrenene kadar üç telefon görüşmesi ile eşimin beynini yedim. Meğerse e-pasaport'a tıklamam yetermiş. Aman o ne güzel bir tıklayıştı, kendimle gurur duydum. Ardından bilgileri girdim; bilgisayarda "ay siz ne güzel bilgi girdiniz öyle" diye tebrik ekranı açıldı. "Rica ederim, hiç acımam girerim" seçeneği sunulmadığından, olmayan kutucuğu kapatmak zorunda kaldım. O bilgi senin, bu bilgi benim derken, randevu almak isteyebileceğimiz emniyet müdürlüklerinin listesi dalyan gibi karşımda dikilmez mi! "Teknolojinin gözünün yağını yiyeyim" naralarıyla, yürüyerek yarım saat, arabayla 10 dakika, dolmuşla 20 dakika sürecek mesafedeki ennn yakın olanına ulaştım.
Hayır, bu benim annem değil. Kimin annesi bilmiyorum. |
O da ne??!! Başvuru çokluğundan dolayı yeni randevu veremiyorlarmış. "Yapmayınn, hani ben çok güzel girmiştim bilgileri, beni hatırlamadınız mı?" diyemedim tabii. Seyahat tarihine göre işlemlerin hızla yapılması gerekiyor, "e ben n'apacağım şimdi," dedim tabii. Listeye bir baktım onlarca emniyet müdürlüğü var. En yakın randevu tarihini veren yer yürüyerek 1 gün, arabayla 2 saat, dolmuş yok, otobüsle 4 saat mesafede. Tahminime göre yani. E hadi acık daha uzak bir tarih alayım ama daha yakın bir yer olsun tarzındaki parlak fikrimle yeni bir yere ulaştım: yürüyerek yarım gün, arabayla yarım saat, dolmuş gene yok, otobüsle 1 saat-20 dakika sürecek bir yer.
Böylesi ite kaka yapacağım bir Ş.O. işi için bir de bu kavuran İzmir sıcağında "bana göre tee" oralara gitmek... Var ya, ablama neredeyse "abla ya, adalar hiç güzel değil. Boş verin," diyesim geldi. Evet, evet ben kalleşin tekiyim!
(Lafı uzatmayayım, diyorum ama uzuyor sanki :( Şimdi bakın şöyle yapalım: uzun uzun okuyası olmayanlar için sonucu söyleyeyim: pasaport işi halloldu. Okumak isteyenler için: ee sonunu merak ediyorsanız, biraz sabır lazım tabii.)
Kendimi içimden bi güzel döverek o randevuya talip oldum ve aldım. 15 Ağustos saat 15:30. E güzel...
Amma velâkin ablamın aklına torpil bulma fikri geldi. E ne de olsa otuz yıldır Ankara'nın suyunu muyunu içmişliği var; kız yol yordam biliyor. Dayımızgilin oğlunun çevresinden faydalansak, dedi. (Tamam, tamam sabırla okuyanlar için de bir kıyak yapayım). Kuzenciğimle yaptığımız yaklaşık 20 (yazı ile: yirmi) telefon görüşmesinden sonra, bana nereden torpil buldu dersiniz?)
Bu yazı çok uzadı. Devamını sonra yazacağım. Hem de biraz fikir jimnastiği yaptırmış olurum. (Çok lazımdı).
tiiii....en heyecanlı yerinde kesildi..yaklaşık 2 aydır pasaportunu yenileme niyetine giren ama ŞO korkusundan bir türlü kevzuya dahil olamayan birisi için çok aydınlatıcı ve de vazgeçrici bir yazı olmuş :) ikinci bölümünü merak ile bekliyorum :))
YanıtlaSil