26 Eylül 2013 Perşembe
KALDIK MI EVDE İKİ KİŞİ... KALDIK Kİ NE KALDIK...
"Gitti gidiyor" diyerek geçen ikinci yılı da geride bıraktım. Büyük ergenimin İstanbul'da okuyacak olma fikrine ve gerçeğine alışma süreçlerinin benzerini yaşadım yeniden. "Benzeri" diyorum çünkü bu defaki farklıydı. Onunla alıştığım şeylerde kabuğum kalınlaşmış, hafif bir kaşarlanmıştım. O yüzden de birebir aynılarını yaşamadım. Farkı yaratan, iki çocuğumun karakter farkları ve benim onlarla olan iletişim farklarım oldu. (Bolca "fark" yazan bu cümleyi az "fark"lı bir hale nasıl sokacağımı bilemedim; dilbilgisi kuralları uğruna da anlamı tepetaklak edesim gelmedi doğrusu. İdare edin artık).
1 no.lu ergenim erkek olduğu için aramızdaki 'mıç mıç'lık düzeyi aynı değildi tabii ki (Aha! "farklı" dememek için "aynı değildi" dedim ve durumu kurtardım bu defa). 2 no.lu ile aynı cinsiyetin vatandaşı oluşumuz, birlikte geçen zamanların daha fazla oluşu, kafa yapılarımızın yakınlığı, onun yaşına göre olgun/benim yaşıma göre çocuk oluşum sayesinde ortada buluştuğumuz noktaların çokluğu vs vs derken, anaam meğer ne çok birlikte vakit geçiriyor ve ne çok şey paylaşıyormuşuz! 1 no.lumuzun, İstanbul'da okuyacağı kesinleşince (zaten kesinleşmese de olacağı oydu), sınav stresinden kurtulduğu an kendini eğlencelere ve arkadaşlarına vakfetmişti ve hatta bir ara "Ben, siz benim yokluğuma alışın diye bu kadar çok gezip tozuyorum," demişti de neredeyse inanacaktım :)) Yalnız çocuk gerçekten de haklı çıktı. Her ne kadar gidecek diye hüzünlere gark olduysam da, sokak süpürgesi oluşu, yokluğuna alışırken bana çok yardımcı oldu. 2 no.lumuz ise, bütün yazı neredeyse dibimde geçirdi. Onun da İstanbul'a gideceği o kadar belliydi ki, şeytan dedi, "Git kızım gez toz, zabbahlar olmasın, olmadan da gelme" diyerek alışmaya başla. Şaka bir yana, şu an daha da iyi fark ediyorum ki, ben "çocuğum dizimin dibinde dursun" tipi bir anne olmamama rağmen, o gidene kadar bütün planlarımı onunla daha çok olayım diye ayarlayarak geçirdim. Sanki depolamaya çalışıyordum. İşin aslı, sonradan "onunla keşke daha çok olsaydım," dememek ve huzurlu olmaktı tabii ki. Yaz tatili için eve geri gelen oğlum için de aynısını yaptım mı yaptım. Onlar dışarı çıkma planı yaparken gayet anlayışlı iken, kendim onlardan ayrı bir plan yapmaya pek de hevesli olmadım. Onların gezmekten dönüşünü beklemek bile güzel geldi.
Kızımın sınava hazırlandığı ve raporlar alıp haftalarca evde kaldığı süre boyunca, programımı hep ona göre çizdim. Sıkıldıkça dışarı çıkmak istedi ve ben hep hazırdım. Tüm arkadaşları da sınava hazırlandığı için, birlikte çıkacak kimse kalmayınca, ben hep vardım. Her defasında da büyük keyif aldım. Ve hep bildim ki, o da benimle güzel vakit geçiriyor. Ona da aynen oğluma yaptığım gibi, yıl boyu ara ara yazdığım bir hatıra defteri tuttum. Yaşadıklarını, sıkıntılarını, sevinçlerini not aldım onun adına, kendi cephemden. Nasihatlar ve öneriler de yazdım haliyle. Kaçar mı!
Önümüzde çok şükür ki, güzel bir örnek vardı: ağbisi... Geçen kış, 'evden uzakta okumak' adına yaşadıklarımıza tanık olmanın avantajı vardı. Palazlandık, törpülendik, yaşadık, rahatladık ve alıştık. Oğlumuzla deneyimlediklerimizden şunu görmüştük ki, o sağlıklı ve mutlu oldukça bizden mutlusu yoktu. O huzura ulaşana kadar da endişe yaşamak doğaldı. E şimdi aynı süreci kızımızla da yaşayacaktık. Günler süren valiz hazırlıkları sonunda kızımı da okuluna yerleştirme süreci kapıya dayanmıştı. Üniversite sonucunun gelmesiyle başlayan ve her defasında niye olduğunu anlayamadığım "göz dolma"larım da geçmişti. Evet, şaşırıyordum bu hüznüme. Çünkü ben artık kıdemli bir anneydim bu konuda. "Oralarda ne yapacak?" endişesinden çok, "O DA gidince ben ne yapacağım?"a ağladığımı fark ettiğimde, ay ben bi acıdım kendime bi acıdım, sorma sevgili okur. "Gidene değil kalana ağlıyorum," demek bu olsa gerek. Deli miyim neyim...
Şu valiz işinden bahsedeyim biraz: Siz erkek valizi hazırlamakla, kız valizi hazırlamak arasındaki büyük farkı bilir misiniz? Bilirsiniz. Tamam, lafı uzatmaya gerek yok o zaman :))
Severim tefrikaları, çünkü uzun uzun bir defada yazıp, okuru sıkmak istemem. Gerisi gelecek. Gelmek zorunda. Valla size okumak olsun diye değil, içimi boşaltmam lazım da ondan. Tamamen bencil bir faaliyet yani.
Hadi görüşürüz :)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
ayy Müge ne güzel anlatıyorsun böyle :) öğreneceğim çok şey var senden ;) mesela çocuğu dizimin dibinde (hele de kendim için) tutmamayı öğrenmeliyim.Örnek annem benim ;) şimdi 2.üniversitelinin ardından da bir anne derlemesi olan yeni kitap çıkar ,diye de düşünüyorum bir yandan.Çocuklara gelince , her ikisine de başarılar ,mutlu,sağlıklı günler dilerim.Bu yazının devamı gelsin isterim :)sevgiler
YanıtlaSilYıl boyu karşıdan izledim seni, kendimce dersler çıkarmaya çalıştım. Benim ergenimin ilk uçuşu için daha zaman var diye avunuyorum şimdilik. (erkenden gerilmeye gerenk yok di mi?) Hem belki şehir dışına çıkma fikri olmaz :) Ama eğer olursa da; öper, koklar, ÖĞÜDÜMÜ verir, gönderir, hindi gibi düşünürüm artık :)
YanıtlaSilMügem,bunları yaşamış biri olarak seni nasıl anlıyorum tahmin edersin... Yalnız bu çocuk milleti kızı erkeği farketmez, gittiklerinden çok farklı dönüyorlar... Benim bıçağın ne tarafı kesiyor diye soran kızım geldiğinde bana yemek tarif etti:) Birinci ayın sonunda da artık İzmir'li oldu hala da öyle...
YanıtlaSilHayırlı uğurlu olsun... Gönüllerince olsun herşey...Sen de fırsattan istifade romantizmin dibini del:)
Çok öptüm
Yorum yazan üç tane anne.. ve üçünüz de farklı yaşlarda evlat sahibisiniz.. çok hoş olmuş art arda denk gelmeniz ve hatta küçükten büyüğe olmuş :)
YanıtlaSilTeşekkür ederim üçünüze de :) <3
boş yuva sendromu diyorlar biliyor musun...
YanıtlaSilbenzerini yaşıyorum...
kanatlarının tüyleri telekleri sağlam olsun bizim veletlerin güçlü kanat darbeleriyle uçsunlar canım..
atalet
sağolasınnn ataletcimmm ♥
SilAllah kavustursun canim. Basarilar diliyorum
YanıtlaSilCanım Maviannem benim.. çok teşekkür ederim ♥
SilDaha bu sabah benim bacı niye yazmaz ki diye düşünmüştüm, kalp kalbe karşıymış. Öncelikle kızını kutlarım, her şey gönlünce olsun. Ununu elemiş eleği duvara asmış bir anne olarak bunların hepsi ayrı ayrı güzel şeyler diyorum. Kendi kanatlarıyla uçmanın zevkini o da tatsın bakalım, nasılsa sıkıştıkça anne kuşun kanadının altına girer. Sağlıkları ve huzurları yerinde olsun yeter ki, sarılıyor ve de kocaman öpüyorum...
YanıtlaSilCanım bacım... kafayı toplayıp da yazamıyordum ki... koştur koştur habire... düzenli yazmayı ise hanidir ihmal eder oldum; ki hep de niyetim var yani.
Silsağolasın güzel dileklerin için ♥
Ben de bir hafta sonra 7 yaşında olacak bir kız çocuğunun annesi olarak yazayım :) Şimdiden o günleri düşünemiyorum bile! Ama şunu biliyorum ben ailemin yanında okudum üniversiteyi, kızım başka şehirde okusun isterim. Bu kaçırılmayacak bir deneyim fırsatıdır, bundan mahrum kalmasın. Artık arkasından ağlar mıyım, dağılır mıyım, ne olurum bilemem :))) Senin yazdıklarını okuyup başıma neler gelecek şimdiden kendimi hazırlayayım bari :))
YanıtlaSilBerna, buna hazır olmak ne kadar mümkün bilmiyorum ama en azından gitme ihtimallerini bir kenarda hazır tutmak da bir çeşit hazırlanmadır. Uzakta okumanın çocuklara inanılmaz faydaları var; oğlumda çok güzel yaşadık bunu. Arkasından dağılmamanın yollarından biri, çocuğunu hayatının merkezine koymamakta bence. Ne de sen onun tek merkeziymişsin gibi davranmak doğru... Yoksa sonradan ikiniz de dağılırsınız. Hadi sen bi şekilde toplarsın da, onlara bu kötülüğü yapmamak lazım :)
SilÇok doğru diyorsun... Tecrübeli anneden kapalım tiyoları ;)
SilNe güzel anlatmışssınız Müge hanım! Gözlerim doldu okurken. Daha güzel mutluluklarını yaşarsınız inşallah!
YanıtlaSilSevgiler...
Nuray hanımcııım, ne güzel tekrar sesinizi duymak :)
SilÇok teşekkür ederimmmm ♥
müge hanım2,5 yaşında oğlum var ama okuyunca sanki büyüde ve evden gitti hissine kapılmamak elde değil.Allahdan herşeyin hayırlısını dilemek lazım,hepimiz bunu yaşayacağız maalesef :(
YanıtlaSilAynen öyle: hayırlısını diliyoruz hep.
SilAllah sağlıkla büyüdüğünü görmek nasip etsin size o minik kaymağın :) ♥ Öpün onu benim için....