27 Eylül 2013 Cuma

İSYAN GÜNLERİNDE SINAV

YGS ve muhtelif  sayıda LYS başlıklı sınavları sağlıkla atlatmış olmak bile bir nimettir sayın okur. Aylarca çalışmanın ve çalışan çocuğu görmenin sonunda insan "def-i belâ" kıvamına gelir. "Yetti gari!" demenin sınırlarında son sabırlar gün yüzüne çıkarılır. Klasik söylemle, "O birkaç saate sığdırılan sınavların hatasız kazasız bitmesi" dilenir. Çünkü onca zaman çalışmış olan çocuğun tam o gün, ya da bir akşam öncesinde vs başına bir iş gelip de sınavda gösterebileceği başarısı baltalanabilir de. Mazallahlarla tahtalara vurulur, tükürükler savrulur, kulak memeleri çekiştirilir. Özellikle mide barsak kökenli sorunlara maruz kalmamak için dua edilir. Kusmak ya da ishal olmak en korkulan engeldir. Bu yüzden çocuğun daha bir hafta önceden ne yiyip ne içeceğine dikkat ettiği görülür. Ayrıca yüksekten atlamamaya, kalabalık yollarda gezinmemeye, arkadaşlarla pek vakit geçirmemeye, yeni çıkmış kirazla fazla haşır neşir olmamaya, kayısının ayarını kaçırmamaya, soğuk su içmemeye, terlememeye, üşümemeye, geç yatmamaya, gazete okuyup sinirlenmemeye vs gayret edilir. Amma velâkin bu seneki gençlerin "sınav öncesi ve esnası" dönemi hiç olmadığı kadar hareketli geçti. İki sene önceki "şifre skandalı" bile yanında solda sıfır kaldı. Çünkü abla ve ağbileri olan Y kuşağı kazan kaldırdı. Gezi direnişi ile hepimiz sallandık. Şikayetçi miyim? Asla!

Nisan başında girilen YGS'den sonra, Haziran'daki LYS silsilesi öncesi "O ağaçları kesip AVM yapacağız. Olmadı müze yaparız..." diyen büyüklerimiz (ama sadece maddesel bir mevki olarak), gençlerin duyarlı damarına bastılar. Bizler de kâh meydanlarda sesimizle destek vererek, kâh televizyonlarda takip ederek bu sürece katıldık.

Olayların ilk çıktığı günden itibaren evde başka bir şey konuşamaz olduk. Kızım da kitap defterini salona taşıdı. Bir yandan çalışırken bir yandan da televizyonu takip ediyordu. Yani biz onu çalışıyor sandık; hatta o da kendini öyle sanmış. On gün geçtikten sonra bir gün, artık buna dayanamadığını, çok üzüldüğünü, etkilendiğini ve içeride çalışsa bile aklının burada kaldığını söyledi. Bizim de başka bir şeyler izlememizi rica etti. Hımmm... Tabii ki... Kusmasın ya da ishal olmasın diye mide ve barsağını koruduğumuz çocuğun ruhunu sıkmak olmazdı. Zaten yeterince sıkılıyordu. E biz de saygı duyduk ama penguen izlemeye de niyetimiz yoktu. Gizlice arka odadaki minik televizyonun dibine çöreklendik ama sırayla. Kim izlerse, diğerimize bilgi veriyordu. İnternetten de takip ediyorduk. Salonda ya da yemekte bir araya geldiğimizde "Hayat bayram olsa" kıvamına girmeye çalışıyorduk ama nereye kadar... Yüzümüzden düşenin bin değil de, hiç olmazsa yedi yüz küsur falan parça olmasına çabalıyorduk. Dışarıdan eve kadar gelen biber gazı patlamaları, kokuları, yükselen dumanlar, hatta yakılan şeylerin yükselen alevleri, ambulans ve polis sirenleri, bizim tüm çabamızın içine ediyordu. Bunlara rağmen son dakikada kendini salmamaya çalışan bu gençler, uygun oldukça tüm arkadaşlarıyla sözleşip meydana gidiyorlardı. Gezi öncesi bir ara verip de kafelerde laylaylom yapmayan bu çocuklar, artık o arayı yaratıp destek olmaya çalışıyorlardı. Mide barsak derdine düştüğümüz zamanları unutmuş, sınav arefesindeki çocuklarımızın bu çabasıyla gurur duymaya başlamıştık. Politikanın ve iktidar bağımlılığının/zulmünün bu kadar gün yüzüne çıkmışlığına bu yaşta tanık olmaları acıydı tabii. Ama bu memleketin insanı acıyla çok erken yaşta tanışırdı zaten. Bizimkiler gibi kurtarılmış bölgelerde yaşayanlar bunlara uzaktı haliyle.

Sınav günlerine denk getirilen mitinglerle, aylardır hatta yıllardır bu sınava odaklanan çocukların hiçe sayılmasından hiç bahsetmeyeyim bile. Sınavlardan bir gece öncesinde polisin müdahalesine (ki en ufak harekette müdahale oluyordu) neden olacak hiçbir eylemin yapılmaması inceliğini düşünen ise yine Y kuşağı idi. Çok şükür ki, kusmadan, ishal olmadan, toma ya da gaza maruz kalmadan sınava girildi çıkıldı. Bizim bir yanımız bu sayede mutlu idi ama sokaklardaki insanlardan çocuğu genci nelere maruz kaldı, yaralandı, gözlerini kaybetti, bitkisel hayata girdi ve ne yazık ki öldüler. Bu yüzden içimiz yandı ve hâlâ da yanıyor.

Tefrikada biraz geri vitese takıp ara taksim yaptım ama gerisi sınav sonuçlarıyla devam edecek.

Bu da bir üniversite öğrencisinin meşhur mektubu.








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

hadi söyleyin bi şeyler :)