Yalnız bizim frenk gittikten sonra annesi bir bebek dünyaya getirdi. Bizdeyken de Skype'dan anneciğini hamile olarak görmüştük. Evdeki çocukları dört oldu: 20 yaşında bir ağabey, 16 yaşında bizim frenk, 12 yaşında bir erkek kardeş ve erkek bir bebek. Şimdilerde 3 aylık falan oldu. İstedik ki bebeğe bir şey yollayalım. Ama altın ya da üzerinde "Maşallah" yazan bir nazarlık takacak halimiz yoktu ya :) Anneye de lohusa şerbetiyle, kırmızı kurdela yollayamazdık ya :) Hani elimizi öpmeye getirse bir yumurta hazırlar verirdik, o ayyrııı :) Yalnız diş çıkarsın, hemen oraya gidip "diş buğdayı" yapmayı düşünüyorum :)
![]() |
Sevgili frenkimiz ve bebeğimiz de bu işte :) |
Sonuçta o mu, bu mu derken, aklıma annemin şahane örgü ördüğü, bebekler için geniş bir repertuarı olduğu ve hatta 'lazım olur eşin dostun torununa' diyerek, hazırda örgü takımlarının bulunduğu geldi. Kızıma sordum önce, ne düşünür diye. Hemen atladı, hoşuna gitti. Anneme sorduk, o da atladı, gururlandı. Bebeğin cinsiyetini sordu, ki renk seçimi yapsın. Gerçi sonuçta beyaz bir kreasyonda karar kılıp verdi. Şeker mi şeker bir ceket, takımı patikleri ve başlığı. Onları görünce benim yavrukuşların bebekken giydiklerini hatırladım. Örgü dergisinden çıkmış gibi örer annem sağolsun.
Son iki günde valizi hazırladık. Sıra geldi valizi tartmaya; malum 20 kg.ı geçmemesi lazım. Baktık 21 olmuş.Yanına aldığı fransızca defterini ve ders kitabını çıkaralım dedik. Garibim dilde zorlanırsa, oradan bakıp düzeltsin kendini diye, koymuş valize. "Halledersin seeen" deyip çıkardık, halloldu. Son akşamın stresiyle, oraya gittiğinde konuşamayacağını, tıkanıp kalacağını düşünüp gerdi kendini. Gitmeyesi geldi. Bana da olur bu. Ne zaman bir yere gidecek olsam, olsak, son dakikanın hayhuyuyla bir anda yorulur, yola çıkmayasım gelir. Ne kadar hevesle de beklemiş olsam o gidişi... Sanki evdeki rahatımı tepip gidiyormuşum, gidip de n'apacakmışım, çok mu lazımmış gitmem, ayaklarımı uzatıp bir film izlemek vardı, evimin yemeğini yemek ne güzel, ayyy gidince bir sürü yeri gezmek de lazım şimdi... gibisinden uyuz hallere girerim. Ta ki evden adımımı dışarı atana kadar. Sonrası su gibi akar gider. Şu hayat telaşesinde yaptıklarımız da yanımıza kesinlikle kâr kalır. Kızım da hafif homurdak bir halde yattı o gece. Biliyordum ki, alanda arkadaşlarını görünce rahatlayacak.
İki aydır hafiften imanımızı gevreten hocamız alanda ilk gördüğümüz kişi oldu. Bu güzellikleri yaşattığı için ona minnettarız işin özünde; kolay da bir iş değil yaptığı. Umarım içini bu kadar titrettiğine değmez ve güzel güzel geçer günleri. Onunla bir sabah sohbetinden sonra, diğer aileleri ve gençleri de bulduk. Frenkler gittiğinden beri görmemiştim kerataları. Ama o dönemde öyle güzel kaynaşmıştık ki, eski dost kıvamında sarmaştık hepsiyle. On altı-on yedi yaşlarındaki bu tatlı şeyler gerçekten de çok düzgün çocuklar. Başlarında hocaları olmasa bile rahatça yalnız da gönderilebilecek kadar güveniyorum onlara.
Kızların bir arkadaşı da hepsine veda etmek için alana gelmişti. Birkaç anne onun yanına gidip, bu süre içinde bizde kalabilir mi diye sormadık değil :)) Her birimiz kendi evlerimizde ona sunabileceğimiz imkanları saydık döktük ki en hoşuna gideni seçsin diye. Kendi çocuğumuz frenk diyarlarındayken yerine stepne bulmaya çalışmamız da bir hoştu yani. Yemek içmek üzerine rüşvet tekliflerine pek sıcak bakmayan ve kapışıldığını fark eden bu yavruya son teklif benden geldi: "akşam 11-11:30 gibi yatabilirsin". Geç yatmanın değerini bilirim icabında ;) Bu teklife bayıldı haliyle. Evine biz bırakacaktık; yolda "emniyet kemerin kilitlendi, artık eve gidemezsin. Hatta koltukla beraber direkt bizim eve zıplatacağız seni. Annenlere haber vermek için bir telefon hakkın da var yaniii" minvalinde tehditler de savurduk. "Hanfendi, kızınız elimizde. Ama lütfen ona çok iyi baktığımızdan emin olun. 10 gün tutup yollayacağız."
(Tamam ben burada durayım artık. İyi ki de "her gün haber alamayabilirim, o yüzden de az yazarım" dedim yani. Hikaye, çocukların gidişine bile ulaşamadı hâlâ. Malzemem az olacak diye her bir dakikayı yazma tasarrufuna mı girdim ne?)
Haydi haydi devamını sabırsızla bekliyoruz. Ben perşembe detayları öğreneyim diş buğdayı yapmaya beraber gideriz.
YanıtlaSilMerak ve ben beklemedeyiz:))
Hah işte istediğim yerden tepki geldi :))) bacımmm bu konuda yardımına ihtiyacım olacak biliyorsun :)))
YanıtlaSilbenim annemde hazırda nadir örgüleri tutar kim doğurmuş hooppp annemin örgüsü oraya kadar gider:)) çocuğun yerine stepne bulmak fikrine bayıldım alemsin mügecim:)) bekliyorum...
YanıtlaSilaaa ne güzel!! ah ah eski anneler böyle değil mi Meyracım.. hâlâ da örüp duruyor :)
YanıtlaSilyalnız stepneyi kandıramadık :))
Müge'cim galiba ilk önce bundan önceki blogunu okumalıydım:)
YanıtlaSilÖzlem'cim başka blog'um yok.. Gene burada yazdığım şeylerdi. Ekim sonundan itibaren Kasım'ın 11ine kadar yazdığım yazılar..
YanıtlaSilSevgili Müge Allah kavuştursun.
YanıtlaSilBir öncekiyle birlikte okudum yazılarını. Hayat tekrarlardan ibaret . Sen de yeniden o günlerine dönmüşsündür.
Bu blog şenlenecek anlaşılan :))
Mügecim, ablam 2 ay sonra anneanne olacak. Kız bebiş geliyor. Ablam seri üretim halinde örgü örüyor. O bir karış yelekleri, hırkaları, elbiseleri görmelisin.
YanıtlaSilÖğrenci değişimi programı süper olmuş. Ben de ergen iken çok heves ederdim ama olmadı bir türlü nedense :(
Sizin Frenk ile bebegi cok tatli. Cocuklara yaptiginiz rusvetler, teklifler super. Benim merak ettigim yemeklerde problem oluyor mu? Bizim yemeklere nasil tepki gosteriyorlar?
YanıtlaSilAsuman Hanımcığım, sağolun :)Bu defa farklı cephedeyim.. Giden değil, yollayan oldum. Annemler beni yollarken ne hissetmiş anlıyorum artık :)
YanıtlaSilDepresifim ayucum, eminim şahanedirler.. ne güzel âdetlerimiz var değil mi? :) Ablanlar da inşallah sağlıkla kavuşurlar bebeciğe!! :)
YanıtlaSilDeğişim programları eskiden bu kadar yaygın ve kolay değildi. Şimdikiler çok şanslı.
Didemcim, yemeklerimizi çok sevmişti frenk bize geldiğinde. Her şeyi yedi açıkçası. Hiç zorluk çıkarmamıştı sağolsun. Ama kokoreç yedirsek napardı bilmem :)))
YanıtlaSil